Bir kırılganlığın sessizliğinde büyümüş bir kızdım. Hep kenara itilen , sesini duyuramadıkça içine gömülen , sevginin neye benzendiğini bile hatırlamakta zorlanan...
O ise ; bakışlarında öfke , koruma ve yıllardır aşkını omuzlarında sessizce taşıyan , iri yarı ama yüreği incelikle atan bir adam.
Kırılan kalbim ürkeklikle geri çekilirse , o bir adım daha yaklaşır bana.
Ben susarım , o anlar.
Ben kaçmak isterim , o tutar.
"Ben kolay bırakacak biri değilim , Mihri. Bende tutmak var , bırakmak değil." Dedi derin ama bi o kadar da sert bi ton da. Bana kızmış mıydı? Göz pınarlarım doldu.
"Ben hala eksik hissediyorum Murat.. Kırık gibiyim." dediğim de gözleri yüzümü inceledi.
"Kırık da olabilirsin , eksik de. Ben seni tamamlamak veya boşluk doldurmak için değil. Senin yanında durmak için sana gelmek istiyorum." Dediğinde yutkunup gözlerimi kaçırdım.
"Ya senden gidersem , hiç korkmuyor musun ?"dedim fısıltı ile. Ondan gitmek... Son isteğim bile değildi.
Bir adım atıp aramızda ki açıklığı bir nefes kadar yakına çekti. "Ben gider misin diye korkmam. Bani sevdiğin hâlde benden gidiyorsan , neden gittiğini de bilirim. Ama senin kimsenin incitmesine de izin vermem. Ne benim , ne de senin." Gözleri yüzümde gezinip tepkimi izledi. Devam etti,
"Bana yaklaşmak istersen , adımını sen belirlersin. Ben sadece orada beklerim seni. Hep."
Alin, Kiraz çiçeği mahallesinde kendi halinde yaşayan bir kızdır. Ancak bu sade yaşamı, mahalleye geri dönen arkadaşının abisi Kılıç ile bozulur.
Bazen bir salıncak, bir kıvılcımı doğurur.
...
Şimdi izninizle size soruyorum.
Siz de bizimle salıncağa binmek ister misiniz?
Unutmayın, salıncaklar sadece mutlu etmez. Aynı zaman da yakar. Öyle bir yakar ki mutluluk duyarsın alev almaktan.
Ta ki kül olana kadar.
...