İşsiz bir alternatif tıp uzmanı olan Eliza, bunalım dolu bir gecede kendi hayatının sayfalarından koparıldı ve okuduğu "Demir Yürek" romanının acımasız dünyasına savruldu. Gözlerini açtığında aynada tanımadığı bir beden, etrafında kanla yazılmış tehditler ve kaderi karanlık dolu bir adamın gölgesi vardı. Çünkü artık o... Hel Carna Lorelia'ydı. Başrolün en büyük düşmanının kızıydı...
Neyse ki Eliza bu dünyanın gidişatını çok iyi biliyordu... Birkaç gün sonra, başrol tüm düşmanlarını birer gölge gibi takip edecek, gecenin karanlığında tek tek vahşice avlayacak ve kimseyi sağ bırakmayacaktı.
Eliza artık ya ölümü bekleyecek ya da kaderin ipini kendi eline alacaktı. Ayazı keskin bir gecede, yırtık elbisesi rüzgarda savrulurken, ölüm korkusu ciğerlerini yakarken sadece koştu. Ormanın uğultusuna karıştı, yabancı topraklarda adımlarının izini rüzgara bıraktı. Fısıltılar onu takip ediyor gibi geldiğinde bile hiç durmadı...