
Karşısında öfkeyle bakan gözlere baktı. Bir zamanlar aşkla kendisine bakan gözler gerçekten bunlar mıydı? Sanmıyordu. Uzun zaman sonra onu görmenin getirdiği bir heyecan vardı içinde, ama yaşadığı kırgınlık o heyecanı gölgeliyordu. Kırgındı, çok kırgındı. Konuşmak için cesaretini topladı, gözlerinin içine bakmaya devam ederek sordu: "Bunca zaman gelmeyen, bir kez bile aramayan sen... Ne diye geldin şimdi? Duyduğun yalan haberlerin peşine mi düştün, yoksa?" Karşısındaki adamın yüzünde alaycı bir gülümseme belirdi. Derin bir nefes aldıktan sonra konuştu: "Beni tanıyamamışsın. Gerçek olduğundan emin olmadığım hiçbir şeyin peşinden koşmam. O hataya bir kez düştüm, bir daha asla." Bu sefer alayla gülen kendisiydi. Ama bir anda ifadesi ciddileşti: "Hataymış! Asıl hata ne biliyor musun? Benim senin beni gerçekten sevdiğine inanmak! Halbuki herkes biliyordu senin ne halt olduğunu. Dinlemedim, 'O öyle biri değil' dedim. Haklılarmış... sadece benim haberim yokmuş." Sabrı taşmıştı artık. Ne hakla karşısına çıkıyordu şimdi? Ne haddineydi? "Sevdim! Sevmedim mi? Peşinde köpek oldum lan ben senin! Sen ne yaptın? O kadar seneyi hiçe sayıp, siktir olup gittin!" Ama bunu yapan oydu... farkında değildi, suçlama hakkı bile yoktu. "Sen benden önce siktir olup gitmiştin zaten. Ben sadece senin yapamadığını yaptım. Kendimi tamamen aldım senden."All Rights Reserved
1 part