Aşk mı daha tehlikelidir, takıntı mı?
Yoksa en büyük suç, yanlış kişinin kalbine dokunmak mıdır?
Şeyma, İstanbul'un arka sokaklarında kendi halinde yaşayan genç bir kadındır. Düzenli hayatı, küçük dükkanı ve sakladığı kırık kalbi dışında hiçbir derdi yoktur. Ta ki iki erkek, hayatının tam ortasında birbirine zıt iki ateş gibi çarpana kadar.
Emre, Şeyma'ya karşı derin, gerçek ve korumacı bir aşkla yaklaşırken...
Ali, Şeyma'ya saplantılı bir tutkuyla bağlanmıştır. İlgisi masum değildir; takip, tehdit, kıskançlık ve giderek büyüyen karanlık bir suç zinciriyle beslenmektedir.
Şeyma bir yanda Emre'nin güven veren sıcaklığına çekilirken, diğer yanda Ali'nin giderek tehlikeli hale gelen takıntısının içine sürüklenir.
Sokaklar güvenli değildir.
Gece mesajları bitmez.
Gölgedeki adımlar hep bir adım geridedir.
Ve Şeyma, bir süre sonra anlar ki:
Aşk korur...
Takıntı öldürür.
Ama bazı adamlar, sevdikleri kadın için her suçu işler.
Bazı adamlar ise, sadece onu "kimseyle" paylaşmaz.
Bu hikâyede aşkın sınırı yok.
Takıntının freni yok.
Suçun bedeli ağır.
Ve kimsenin kalbi masum değil.
Bu sadece bir aşk hikayesi değil...
Bu bir saplantının doğuşu.
Yaş Farkı Vardır (9 yaş)! Lütfen bunu bilerek okuyunuz...
Atabey Ailesi yıllardır yaptığı mafyacılık işlerine son verip emekliye ayrılmıştı. Çağlar Atabey 4 oğlu, karısı ve yakın aile dostlarıyla huzurlu hayatının tadını çıkartıyordu. Ta ki bir gün şirketine bir mektup gelene kadar... Yıllar önce ölen kızının aslında yaşadığını ve ölü bir bebekle karıştığını söyleyen bir mektupla bütün dengeler bozulur. Bir yandan hasta annesi ve öfkeli babasıyla uğraşırken okumaya çalışan Çiçek bir yandan da şehit sevgilisinin yasıyla kavruluyordur. Bunun üzerine bir de yıllar önce karıştığını öğrenen Çiçek'i karmaşık günler bekliyor.