BALIĞIN İÇİNDEKİ İNCİ (İBRETLİK BİR KISSA OKUDUĞUNUZA DEĞECEK MUTLAKA OKUYUN)
Gayet saf ve iyi niyetli bir insandı. Bulduğu gün yer, bulmadığı gün sabrederdi. Şikâyet asla aklına gelmezdi. Zaten bütün sermayesi de hanımının eğirdiği ipliğiydi. Onun yaptığı ipliği, kendisi götürüp Basra çarşısında satardı.
Bir gün yine Basra çarşısında dolaşıp ipliğini satmış, parasını almış, eve dönüyordu. Yolda bir alacaklının bir fakirin yakasına sarılarak hırpaladığını gördü.
- Yazık değil mi, niye hırpalıyorsun zavallıcağızı? Diye çıkıştı. Alacaklı suratını astı:
- O kadar merhametli isen, borcunu sen ver. Hala ödemedi, dedi. Yanındaki parayı saydı, tam fakirin borcunu ödeyecek miktardı. Gözünü kırpmadan uzattı:
- Al, işte alacağını. Ne sarılıyorsun adamın yakasına? İnkâr etmiyor, bulunca vereceğini söylüyor. Buna rağmen hırpalanır mı insan? Diye söylendi.