Kulağıma bir şarkı mırıldanıyordu... Bugüne dek hiç duymadığım bir şarkı... Onun şarkı söyleyebileceğine inanabilir miydim? Yok, bu sesi tanımasam inanmazdım. Aynı kişi olamazdı... Ama Çok Güzel Söylüyordu.. Çokkk... Nasılsın kızım anlat bana hikayeni kimler üzdü gözlerini Nasılsın kızım söyle bana kendini neler kırdı kalbini O taze saçlarda kimlerin eli yaşlanmış dumanlı nefesleri Hoyratça itişleri, görgüsüz asaletsiz üzüşleri Sen neler neler çektin ben biliyorum Dokunsam ağlarsın hissediyorum Hüzün zamanı geçti onlar eskidendi bitti hepsi geçti Kirli beyaz kedi yıkan gözyaşımla Kurtul anılardan, sarıl yarınlara Kirli beyaz kedi yıkan gözyaşımla Kurtul anılardan sarıl yarınlara Bir deniz kenarı.., Sevdiğim şafağın rengini izlerken o kötü çocuğun omzundaydı başım.. Bugüne dek ettiğimiz kavgalar, atlattığımız facialar, hepsi hepsi geride kalmıştı. Kim bilir belki önümüzde daha fazlası... Ama bu şarkıyı ondan duydum ya yaşadıklarımın ağırlığı kalktı omuzlarımdan... Derin bir nefes aldım. Derinden. Bizim hikayemizin mutlu sonu olmamıştı.. Bizim hikayemizin sonu nerede? Başlangıcı neredeydi? En önemlisi de bir hikayemiz var mıydı? Onca koşuşturmacanın, onca tehlikenin onca kıyametin arasında kabullenmiştik belki de aramızda her ne varsa.. ya da yoksa... Gözyaşlarımı silmemişti belki hiç, ama yaramı sarmaya gayret etmişti. Herkesin karşısında tek başımıza kaldığımızda, herkese karşı tek kaldığımızda yanımdaydı, gerçek dostlarım gibi.. O gün orada... bana sırtını dönmemişti. Biz dost değildik. Arkadaş? O da değildi aramızdaki... Bambaşka...