Bir insan, geçmişinden kalan kayıp hatıralarının kırıntılarıyla, en fazla ne kadar anı biriktirebilir kendine?
O anıların kaçı, yaşadığı hikayenin mutlu sonla bitmesine yardımcı olur?
~~~
Yolları birbirine zıt iki insan.
Zoraki bir aşk...
"Aşık olacakları kişiyi seçme şansları yoktu."
Her şeyden habersiz,naif,cesur, fedakâr bir kadın.
Büyük planları olan,karanlık,hırçın,gizemli bir adam...
Hırçın?
Yani. Aşağı yukarı.
Aşağı yukarı(!)
Tamam daha çok aşağı!
Ah tamam peki. Maço bir adamın patatese dönüşme hikayesi. Oldu mu?
Fena değil ama şu nasıl? Patates olduğunu gizleyen ananas kalpli bir sersem!
Yani hani ananasın dışı serttir ya, o bakımdan.
Neden aç karna yazıyorum ki zaten!
Kes kes. Yeter. Kalsın.
Dur şuraya bir yere de edebî bir yazı bırakayım;
Kadın yaşayacağı şiiri henüz bilmezken, adam satırları arasına gizlenmişti bile.
Onun gelişiyle hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktı..
~~~~~~~
Buyrunuz, sağdan ilk sayfa. Aman Aman, kapı açık kalsın okuyucu. Bir gelen olur.
Kitap kapağı tasarım; @MrsRookie_
Tüm hakları, Alinin sandığında saklıdır.
----28.05.15----
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı.
Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı.
Koşuyordum.
Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyordu. Göğsüm inip kalkıyor, kalp atışlarım boğazımda hissediliyordu.
Karanlığın bağrında yalpalayan adımlarım kör bir noktaya takıldığında, bedenim tek seferde yere serildi.
Dizlerime saplanan dikenler dilime canhıraş bir çığlık yuvarladı.
Daha fenası yaklaşan adım seslerinin içime boca ettiği keskin ürpertiydi.
"Yardım edin! Biri bana yardım etsin."
Avuçlarımı kurumuş yapraklara bastırdığımda, yükselen çıtırtıları kulaklarımı tırmaladı. Kalkmak istedim, karnımda yine aynı kıpırtıyı hissettim. İçimde nereden geldiği, nasıl benimle olduğunu bilmediğim bir şey vardı. Tıpkı benim gibi çaresizce kıpırdanıyordu. Titreyen parmaklarımla karnıma dokundum. Islak yüzümü köhne ormanın derinliklerine çevirip daha güçlü bağırdım.
"Yardım edin! Biri bize yardım etsin!"
Yeniden koşmaya başladım. Dizlerimden akan kanların çıplak ayaklarıma süzüldüğünü hissedebiliyordum.
Güçlükle ayakta tuttuğum bedenim bu kez bir ağaca çarptı. Kendimi sırt üstü yerde bulduğum an gözlerim korkuyla açıldı. Çaptığım şey ağaç değil bir yabancının sert gövdesiydi.
Ancak o, bir çınar ağacı kadar uzun ve yapılıydı. Karanlık tüm ayrıntılarını ustaca gizlerken, üzerimde tepkisizce gezdirdiği bakışlarını ve silüetini ele veriyordu.
Dirseklerimin üzerinde kalkmaya çalıştım. Buraya kadardı, gücüm tükenmişti.
"S-sen..."
Bir adım attı. Büyük ve yara izlerinin barındığı parmakları önüme uzandı.
"Yardım istiyordun, değil mi?"
Sesinin bir rengi olsaydı, bu kesinlikle siyah olurdu.
Sesi, şavkı kırık bir siyahtan ibaretti.
Şeytanın adaletsiz oyununda bana sunulan başka bir seçenek yoktu.