Laura
  • مقروء 478
  • صوت 29
  • أجزاء 5
  • مقروء 478
  • صوت 29
  • أجزاء 5
مستمرة، تم نشرها في مايو ٢٨, ٢٠١٥
Karanlık bir oda düşünün, nokta kadar ışık yok. Duvarlarında bazı isimler yazıyor, üstleri karalanmış. Yaşanmışlıkların çığlıkları bozuyor karanlığın sessizliğini. Burası işte tam burası benim içim. Çıkamadığım karanlık odam.

Lise öğrencisi olan dört arkadaş en büyük güçleri arkadaşlıkları...

Kaderleri daha 7 yaşındayken belirlenmiş bu dört genç kendilerini keşfedip fantastik ve macera dolu bir dünyaya açıyor kapılarını...

Gerçek hayatta olamaz değil mi ? Ama onların dünyasında var.

Pes etmek mi ? Beraber oldukları sürece asla pes etmek yok.

Laura,James,Mia ve Lucas'ın hayatı, aşkları, iç dünyaları, gizemi ve maceralarıyla dolu bu hikayede onlara eşlik etmek isterseniz hadi onların dünyasına...
جميع الحقوق محفوظة
قم بالتسجيل كي تُضيف Laura إلى مكتبتك وتتلقى التحديثات
أو
إرشادات المحتوى
قد تعجبك أيضاً
MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oldu) بقلم Maral_Atmc6
72 جزء undefined أجزاء مستمرة
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler daima onun boynunu süslemiştir. Lüks içinde yaşarken hayatta istediği her şeye kolayca sahip olmuştu. Üzerine titreyen iki abisi, onu hep güldüren kız kardeşi, iyi bir yengesi ve onu sürekli çıldırtan bir hizmetçisi varken hayat ona karşı fazlasıyla cömertti. Tüm bunları ne bozabilirdi ki? Bir gece korkunç bir ritüele kurban edildiğinde gözlerini bambaşka bir dünyada açar. Orta Çağın hiyerarşisinin içinde kalmışken eve dönmek hiç kolay değildi. Kendi dünyasında bir öğretmenken Ölümsüzlerin akademisinde bir hizmetçi olunca, sınıf farkının acımasız gerçekleriyle yüzleşir. Burası onun dünyası değildi, burası barbarların hüküm sürdüğü Araftı ve o, hayatta kalmak istiyorsa lüks alışkanlıklarından ödün vermeyi öğrenmeliydi. *** "Medeniyet yoksunu, vahşi barbar!" diye ona sesimi yükselttiğimde çatılan kaşları umurumda bile değildi. Tüm gün kuyudan su çeken o değildi. "Şu sivri dilin bir gün başına bela olacak." Sert bakışlarla beni uyardıktan sonra merdiveni işaret etti. "Kahyadan fırça yemek istemiyorsan işinin başına dön." "O kadın bir cadı." Ondan bahsederken bile tiksintiyle yüzümü buruşturdum. "Bence benden nefret ediyor." "Hayret." Kaşları alayla yukarı kalktı. "Oysaki çok sevilesi bir kadınsın." İğneleyici sesiyle ters ters ona baktım. "Sizde öyle Savcı Bey," dedim oyunbaz bir ifadeyle. "Sizi görenlerin yüzünde güller açıyor." "Bunu inanarak söylemiyorsun." "Tabii ki inanarak söylemiyorum." Gülerek bana ikinci kez merdiveni işaret etti. "İşinin başına dön aksi taktirde yarın seni sınıfıma almam. Bir hizmetçiye ders verdiğim için yeterince sorun yaşıyorum." Bu vahşiler kendi dünyamda ne kadar zengin ve asil olduğumu anlamak istemiyordu.