ynalardan her zaman biraz korkun vardı. Önemsenmeyecek kadar küçük şeyler dışında bu seni hiçbir zaman etkilememişti. Gözlerini kapatıyorsun ve ortaokulda yaptığınız Bloody Mary seansları aklına geliyor. Söylentilere göre korkuyu barındıran hikayeler büyüyerek daha korkunç şeyleri çağırırdı… Bir akşam arkadaşlarından bazılarıyla dışarı çıkmak için hazırlanıyorsunuz. Ama evin haline bakınca çok kirli ve dağınık olduğunu fark edip vazgeçiyorsunuz. Herkes bir yerleri topluyor veya temizliyor. Etrafı toplarken şakalaşıp eğlenmeye başlıyorsunuz. Arkadaşlarınla yardımlaşmanın işlerini kolaylaştırabileceği gibi bir hisse kapılıyorsun, o sırada gözüne sabun kaçıyor. Hemen ayağa kalkıp banyoya gidiyorsun ve aynada kendine bakıyorsun, gözlerinin kan çanağına döndüğünü fark edip telaşlanıyorsun. Yüzünü yıkarken; tekrar aynaya bakıyorsun ve gözlerin reflekslerini ölçmek istermiş gibi aynadaki yansımana bakıyor. İçinden bir ses bir şeylerin çok ters gittiğini söylüyor. Yanlış gördüğünü düşünüp umursamıyorsun ve banyodan çıkmak için kapıya yöneliyorsun. Ama o yönelmiyor… Gözlerin aynaya takılıyor ve aynadaki yansımanı görüyorsun o kıpırdamıyor. Sende onun gibi donmuş bir halde bekleyip sonraki hamlenin ne olacağını görmek istiyorsun. Dönüp arkana bakıyorsun ve arkadaşlarını görüyorsun. Yüzlerine hastalıklı bir sırıtma yerleştirmiş öylece sana bakıyorlar. Sessizlik kadar soğuk ve donuklar… Onlara dikkatlice bakınca gözlerinin siyaha döndüğünü fark ediyorsun. Yavaş adımlarla sana doğru yürümeye başlıyorlar… Korkunun verdiği adrenalinle bütün gücünle çığlık atmaya başlıyorsun, onların çığlıkları seninkini bastırıyor. Gözlerinin yanmaya başladığını ve yanaklarına süzülen sıcak kanı hissediyorsun, hastalıklı gülüş suratına yerleşiyor, lanetin seni dönüştürdüğ