Ağladı bir kez daha, yeniden ağladı kız. Bitmişliğine, umudun tükenmişliğine. Karanlığı gördü, sessizliği duyabiliyordu. İç geçirdi, yalnızlığına, çaresizliğine. Işık aradı tutunacak, bulamadı...
Kapattı kız gözünü; gerçeklere, yalanlara. Sıktı dişini. Acıya, kanayan yaralara.
Bir ruh dayanabilir miydi bunca acıya? Kız dayanamıyordu. Özlüyordu, küçüklüğünü, annesinin sevgisine gömülen küçük bedenini. Güldüğü günleri.
Umut; var mıydı hala? Olmalıydı!
Acıya teslim olacak mıydı ruhu? Kırılmışlıklar,umutsuzluklar... karanlıktaki ışığı bulmasına engel olacak mıydı?
Siz: Sırf beraber çalıştığımız için bana böyle davranmanıza izin veremem, İlker Bey?
İlker bey: Davranışlarımın sebebi sadece beraber çalışmamız değil Başak hanım.
Siz: Peki ya ne?
Siz: Ne bu haddinizi aşmalarınız?
Siz: Sabrımı zorlamalarınız.
İlker bey: Aklımı sikip attığın için bunların cevapları bende de yok. Buna aşk diyorlar ama çok saçma.
İlker bey: Hiçbir insan, bir insanın iradesini bu kadar sikemez.