Bu hikayeyi okumadan önce sizden bir istediğm var. Bir karanlık hayal edin. Başını da, sonunu da göremediğini zifiri bir karanlık. İşte tam da o korkunç karanlığın içinde tek korkusu 'karanlık' olan 19 yaşında genç bir kız hayal edin. Ailesinden, benliğinden, hayatından kaçan, yorgun bir genç kız. Bir ışık geliyor ona doğru. Ama sadece kendisini aydınlatan, etrafına hiçbir yararı olmayan bir ışık. ''Ya-ya- yardım edin ne olur?'' diyor kız aciz bir tonla. Işık ona dönüp bakıyor ve tekrar yoluna devam ediyor. Ve uzun süre beklemenin ardından biri daha geliyor. İçinden bulunduğundan daha da karanlık biri. Elini uzatıyor bu karanlıktaki kıza. ''Bana ışık tutar mısın?'' diyor genç. ''Ama sen çok karanlıksın.'' Her ne kadar korksa da kendisinden daha karanlık olan bu gence hayran kalıyor kız. ''Eğer benimle gelirsen seni içimdeki ışığa götürürüm.'' Başka şansı olmayan kız kendisine uzatılan bu eli tutuyor. İşte bu genç kızın kendi karanlığından kaçıp başkasının karanlığına sığındığı hikayesini okuyacaksınız. Ve bir soru takılacak aklınıza ''Daha hızlı koşsam kendimden kaçabilir miyim?''