6 parts Ongoing Hayat.
Dostoyevski'ye göre cehennem,
Sokrates'e göre ızdırap
Aristoteles'e göre mücadele,
Gandhi'ye göre savaş,
Schopenhoure'ye göre boş bir şey olan hayat...
Beş harften oluşan ve koskoca bir sayfada hiç yer kaplamayacak kadar küçük bir alana sığdırılarak yazılan hayat...
Benim için neydi?
Beni verdiğim sözler yüzünden oradan oraya savurmasına izin verdiğim bir şey miydi?
Kıyamadığım insanlar yüzünden oradan oraya savurmasına izin verdiğim bir şey miydi?
Yoksa sadece kıyametimi beklerken geçirdiğim zaman dilimi miydi?
Birkaç ay öncesine kadar üstünü kapadığım ve düşünmeyi ertelediğim sorular tüm zihnimi kaplarken benimse bildiğim tek bir şey vardı.
Her son bir başlangıç
Ve her kıyamet aslında bir doğum hikayesiydi.
Elim istemsizce karnıma kaydığında dolan gözlerime inat bir tebessüm oluşmuştu yüzümde.
"Bunu bir veda saymıyorum sevgilim." Diye mırıldandım. "Ben." Dedim ama boğazıma oturan yumru yüzünden devam edememiştim.
"Ben sana veda edemem."
"Bir buluşma sonrası yeni bir buluşma için"
"Tekrardan sana merhaba diyebilmek için"
"Hoşçakal sevgilim."
"Hoşçakal..."
Evin duvarlarında yankılanan Cem Adrian'ın sesiyle gözlerim kapanmış ve dışarıdan gelen şarkı sözleri özetlemişti hayatımı.
Cebimde inanmışlıklarım
Sen yarım bırakmıştın kadın
Tutunur bir merhamet sesime
Affım bir enkazdan ağır
Bağır çağır sevdim hep sağır
Duyan olmadı, kalan olmayı
Tercih etmedim aşk beni mıhladı
Kırdın kanadımı unuttum uçmayı
Ben sana veda edemem
Kır, dök, parçala ama gel hemen
Ben seni kadere teslim edemem
Başına bişey gelir, hesabını veremem
Göz göre göre canımdan vazgeçemem
Ben seni uğurlamaya gelemem
Son kez gülersin, evime dönemem
Gözlerim kapanırken kapanırken devam ettim. "Ama sen bana veda ettin."
__________________________________________________________________