Hayat; kulaklarımızın duyabildiği en güzel ezgiydi. Notalar, muzur bir çocuk gibi zamanın kucağında oyun oynarken; bir çağlayan gibi, kulaklarımızda bıraktığı hoş ezgilerle ruhumuzu yıkardı. O mutluluk hayatımıza doğru yürürken, ayak izlerini salardı hücrelerimize. Önemli olan en doğru notalara basabilmekti: Hissederek kalbimizin en derin odacıklarından gelmeliydi sesler. Bu bilgileri okulda öğrenmiştim. Peki ya "Hayat" okulda öğrendiklerimizin ne kadarını önemsiyordu?
Bilmiyordum;şimdi ben ne yapacaktım? Annemi kaybedeli henüz bir gün bile olmadı. Elimde tek bir şey vardı: Bir beste: ne ismi vardı ne de sözleri. ..
Şimdi önümdeki boş yola bakıyorum. Anlamsız ve şaşkın bir bakış benimkisi...Sorularımı topladım hayal çantama:Benim hayat yolum hangisi? Bana gösterilen yol benim yolum mu? Bana gösterilen yönde nelerle karşılaşacağım? Ben de bir bütünün parçası mıyım acaba?
Yeni bir şehirde, yeni bir hayatın notalarını bulmaya çalışırken fark ettim ki aranan bendim.
O günden sonra gözlerimi hep başka bir yerde açıyor, hep birileri tarafından kovalanıyordum.
Ruhum ayaklarımın altında, başımda deli bozuk bir adam nefes nefese kaçmak. Sürekli kaçmak.
Kaçmamın sebebi ise : Benden istenilen şifre...
Ben hayatta kalmaya çalışırken kulağımdan kaybolan notaların hasretiyle bir aşka düşmek üzereyken, bilinmezlik kendi girdabında gülüşümü çalmıştı.
Yalanlarla tanışmak: Ben yalan mıydım? Peki tanıştığım insanlar? Ben gerçekten kimdim?
Bana tanıştırılmayan kimliğimle birlikte zihnimi kurcalayan tek gerçek vardı...
ŞİFRE NEYDİ? VE ŞİFREYİ NEDEN BANA SORUYORLARDI?
YENİDEN İNANMAK: KALBİMİ HAYATA VE AŞKA İNANDIRMAK ZORUNDAYDIM. BEN BÜYÜRKEN ONLAR DA ŞAHİT OLMALIYDI. TÜM GERÇEKLİĞİYLE...
Dudaklarıma bir buse kondururken "seni seviyorum,ama biraz acı cekmen gerekiyor"
Ben iki yıldır acı çekiyorum,bu ne ki? Boxerini çıkarırken onu izliyordum. Bir yere gelince utanman da kalmıyordu bu adamın yanında. Alışık olduğum şeylerdi. Bir adamın sevmediğin halde her zerresini biliyorsanız buna bir bok denmezdi!
Kalın ve damarlı penisini çıkarıp birkaç defa okşadı. Bunu yaparken gözlerimin içine bakıyordu.
"Hazır mısın?"
Hazır mıyım? Ben çocuk doğurmaya hazır değilim. Ben anne olmaya hazır değilim. Lanet olası hapı yanıma almamıştım! Ayrıca aklıma nereden gelebilirdi ki dağ başında kocamla sevişeceğimiz?
Erkekliğini girişime yerleştirirken birden içime itti. "Ahh!" Tırnaklarımı kollarına geçirdim. İçimde hareket etmeye başladı. Bacaklarımı beline doladım, topuklarım kalçalarına değiyordu. Omuzlarına sıkıca tutundum. Terden ıslanmış Saçlarımı gözümün önüne düşerken tek eliyle geriye attı.
"Kartal!"
"Sikeyim! Seni o kadar özlemişim ki!"
"Ahh! Yavaşla!"
"Hayır bebeğim,bu gece sadece benim istediğim olacak"
Omuzlarına tırnaklarımı geçirirken odadaki tek ses tenin,tene çarpma sesleri,ve kısılan sesimden çıkan inlemelerimdi. Sonuna kadar soktuğu aletiyle hayalarının kadınlığıma çarptığını hissedebiliyordum.