Benimle konuşurken yıldızlar kayıyordu şakaklarımdan. İki kelimeyi bir araya getirmekten aciz,efkarlı bir sis oluvermiştim gözlerine. İçimden ağlıyordum artık yalnızlığıma ve ayaz bir mevsim yaşıyordu dudaklarım parmaklarında. Söylemeye cesaret edemediğim her kelime sırtıma biniyordu çaresizliğimde...Öylece boynundan geçiyordum önce, sonra saçlarından düşüyordum dudaklarına. Tamamlamaya vakit bulamadığım gökyüzünden yağıyordum sana. Engel olamıyordum içimdeki 'sen' lere. Yüreğimdeki çizgiler giderek kalınlaşıyor, rüzgarsa kafasına göre esiyordu gözümün daldığı her yerde. Elim sürçerek yazıyorum seni kağıtlara .. Biraz geçimsiz bir yalnızlık biraz da gölgesiz bir sevinçten bahsediyorum. Ve usanmadan anlatırım mısralarıma takılan kirpiklerini, bileğimi elinle kavrayışını,içindeki sessiz gürültüyü ve evlatlık aldığın tüm hüzünleri.. İşte böyle başlıyordum ıslanmaya Ve ıslanmak, yaşlanmak değil miydi yokluk makamında ''Yağmurda ıslananlar ve yağmur gibi yağanlar için ''All Rights Reserved
1 part