Aslan. Seninle gelmemi ister misin?" Sorduğum soru yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeye neden oldu. Bana dayanamıyordu bunu tabii ki de biliyordum. Onun üzerindeki sakinleştirici etkimin farkındaydım ama bu kendime sakladığım küçük bir sırdı. Şimdilik. " O pembe cibinlikli yatağında sırt üstü yatıp Meriç'i düşünmek istediğini ikimiz de biliyoruz Hera. Hadi git artık." Dudaklarının arasından dökülen sözlerin haklılığı ile hafifçe başımı salladım. Gerçekten de istediğim şey tam olarak buydu. Bu sefer itiraz etmesine izin vermeden eğilip yanağına bir öpücük bıraktım. Her zamanki sulu olanlardan değil Aslan'ın iyileştirici diye ithaf ettiklerindendi. ••••• "Uydurma Aslan. Bilinç altımı talan ettin. Küçükken beni hep çilli ya da kedigöz diye çağırırdın." Aslan elindeki bardağı bırakıp uzun sayılabilecek bir süre gözlerimde oyalanırken, bakışlarında bir gariplik seziyorum. Bazen oluyor böyle. Çok yoğun bakıyor. O anlarda ne düşündüğünü ise ölümüne merak ediyorum. Yine o anlardan birini yaşarken Aslan bakışlarındaki yoğunluğu hiç bozmadan gülümsüyor. "Şimdi de kehribar diyorum!"