Karanlığı tanımlayabilir misiniz?
Işığı olmayan, bütünü veya bir parçası ışıktan yoksun olmak mıdır? Dört duvar içinde kalıp hiçbir şeyi görememek midir? Yoksa umudunu yetirmiş hiçbir şansının olmadığını düşünen bir zihnin, düşüncelerinin kendi kafasında oluşturduğu duvarlar içinde, yalnız kalmakla boğulması mıdır?
Kararı siz verin...
Her şeyin başlangıcı yetimhaneye düştüğüm gündü...
Sözümün geçersiz olduğu tek gerçek şey zamandı ve hiçbir şeyi geri döndüremezdim.
Aklımda ise hayatımın senaryosu film gibi canlanıyordu.
Yetimhane, Kaçışlar, Cezaevleri, Oyunlar, Kan ve Öldürülen İnsanlar..!
Cennet ülkemin Silvan'ın da doğduktan bir yıl sonra çocukluğumun İzmit'in dar sokaklarında düşe kalka geçtiği yere gelmiştik. Sade bir hayat yaşayıp hayata akıp giderken kaderin tam 7 yaşımdayken bana oyun oynayacağını nereden bilebilirdim ki..?
Yetimhanede çekeceğim acıları. Cezaevlerinde yaşayacağım hayal kırıklıkları, umutsuzluğu, işkenceleri. Dışarıda oynanacak oyunları, ölecek insanları ve dökülen kanları.
Nasıl bilebilirdim ki ?
Ölmek ile yaşamanın arasındaki sırat kadar ince çizgi arasında kalacağımı...
"Ama bilmelisin; Sarraf tüm değerli taşları satar, bir tek Yakut'u kendine saklar."
-
Birbirimizi severek gururumuzu yitirdik, ihtiraslarımızın esiri olduğumuz yerde aklımızı ve korkup uzaklaştığımızda bağımızı yitirdik.
Geri döndük, kazanacağımızı sandığımız her an kaybederek inancımızı yitirdik.
Birbirimizi yitirdik.
Kendimizi bitirdik.
Ve geriye, birkaç hatıradan başka hiçbir şey kalmadı; ama onları da anımsayamıyoruz.
Çünkü çok sevip de yine yenilmekten korkuyoruz.
Fakat onsuz bir savaşın galibi olmak fazlasıyla vahim,
bu yüzden onu sevmek-
Unutmamam gerekli; birbirimizi severek gururumuzu yitirdik, ihtiraslarımızın esiri olduğumuz yerde aklımızı...