SENSİZLİĞİN GÜFTESİ
  • Reads 358,089
  • Votes 12,771
  • Parts 75
  • Reads 358,089
  • Votes 12,771
  • Parts 75
Complete, First published Jun 20, 2015
'' Neden geldin? ''

Ses tonlarının bir ruhu var mıydı? Eğer varsa şuan benim ses tonumun ruhu alınmıştı. 

Donuk bakışlarında birkaç parıltı kol gezdi. Geçen o parıltıların her birini yakalayıp söndürmek, yok etmek istedim. 

'' Yoksa Türk filmlerindeki gibi pişman olup bana kendini af mı ettireceksin? ''

Mavilerinde ki parıltılar büyüdü ve her biri uçuşup dudaklarının kenarında toplaştı. Dudaklarında eğreti duran gülümsemeye ek olarak kafasını olumsuz anlamda salladı.

'' Unuttuğun bir şey var. O Türk filmlerinde ki adamlar kadınları seviyordu. ''

Ve bu kelimesinden sonra indirdiğim zırhın önüne bir zırh daha indi. İşte o zaman doğru yolda olduğumu anladım. 

'' Haklısın, sen beni hiç sevmedin. ''


             *** 
İntikam için çıktığı yolda yaralı olarak dönecekti. Kendisine '' Aşık olmak yok ''  diye tekrarladığı müddetçe daha fazla çekilmiş olacaktı o girdaba. Belkide olacakları önceden tahmin edebiliyordu, kim bilebilir? Onun aşkı, mutluluğu değil  ÇÖKÜŞ'ü yaşatacaktı. Çöken, binalar değil aşkla yanıp tutuşan iki bedenin kor gibi yüreğiydi. Onlar bu göçüğün altından kalkabilecek mi yoksa can çekişe çekişe ezilecekler mi? Bunu hep beraber bekleyip görelim.
All Rights Reserved
Table of contents
Sign up to add SENSİZLİĞİN GÜFTESİ to your library and receive updates
or
#3yemin
Content Guidelines
You may also like
•MÜBREM• by saudademsia
11 parts Ongoing
"Elinden şekeri alınmış bir çocuk gibi kaldım Yokluğunda... Yağmur yağar, kar yağar Günler kısalır, geceler uzar On parmağımın üstüne on mum yaktım. Gecesefalarının gündüz yalnızlığıydım Ateşböcekleri ışıtır gecemi. Hepsi bu Kanar bir yerlerim: Sevgilim Ufkunda bir yalnızlık aylasıyım Bir delta gibi genişleterek yokluğunu Sevgilim. Hep geceye sakladım sende bulduğumu". Karşısındaki eski badanası dökülmüş duvardaki ahşap saate bakıp tekrar okuduğu şiir kitabına döndü Boyabatlı. Saat 03.38 Yine onsuz geçen târumar gecelerin birinde yine elinde kitapla oturuyordu odasında. Dışardaki şiddetli yağan yağmurun pencereye çarpan damlalarını dinliyordu usulca. Yataktan uzattığı iptila olmuş elindeki sigaranın , ağır ağır düşüyordu külleri zemine. Ağırca iç çekti, yaklaştırdı çatlamış kuru dudaklarına sigarayı. İçine çekti zehirli dumanı. Birkaç saniye bekledikten sonra geri bıraktı dumanı. Kaç yıl geçti gögsünün âh verenini görmeyeli. Kaç yıl oldu saymadığı günü, saati, saliyesi kalmadı zikrinde. Bugün onsuz geçen 4. Yılını karşılıyordu Boyabatlı. Ne kadar da hızlı geçmişti zaman oysaki hala kalp ağrısı ilk gün ki gibi yerli yerindeydi. Her aldığı nefes haramdı ona. Yataktan doğrulup ayaklarını yere sarkıtıp elindeki sigarayı, yatağın yanındaki komidindeki içi dolmuş küllüğe bastırdı. Elindeki kitapı kapatıp bıraktı komidinin üstüne. Elleriyle yataktan destek alıp ayağa kalktı. Yorgun adımlarla yanaştı yatağın yanındaki pencereye. Gökyüzüne kaldırdı kızarmış kahverengi gözlerini. Diğer günlerden farklı olan gündü bugün her bu yılın dönümünde onun geleceğini umut ettiği gibi değil artık umutsuzluğa bırakmıştı kendini yorgun kalbi. Usulca iç çekti. "Neredesin Gönlümün Âh'ı?".
Elzem  by DilaraSarra
8 parts Ongoing
"Bana kim napabilir? Senden başka kim benim canımı yakabilir. Ben artık canım yansın istemiyorum. İster buna bencillik de ister başka birşey. Ben artık seni sevmek istemiyorum." Aynı yere ard arda kaç gözyaşı sığdırdı her damlayı saydım. Bize bunu yapana lanet ettim. "Git." Dedi ellerini ellerimden çekerek. Bunu beklemiyor muydum zaten. İstediğim bu değil miydi. Peki bedenim bir külçe gibi ağırlaşmışken neden tek bir adım dahi atamıyordum. Içim neden üşüyordu. Neden titriyordum. "Git." Dedi tekrar yüzünü duvara çevirerek. Elimle masadan destek alıp kalkarken o kadar yavaş ilerledim ki sendeledim yine de düşmeden kapıya yaklaştım elim kolunu sıkıca kavrarken bedenimin duvara çarpması bir oldu. Elini belime koymasıyla canım yanmazken yüreğim bu tezatlığa rağmen yanıyordu. Gözyaşlarım peşi sıra kendini bırakmışken beni taşımayan dizlerimle sendeledim. Bunu fark etmesiyle kolunu öyle bir doladı ki belime. Alnını alnıma dayadı. "Yapma kurban olduğum. Yapma. Söyle.." dedi dolu dolu. "Söyle kim istediyse eceli olayım bunu senden. Ama yapma. Susma Mihri. Beni yıkamazlar beni kimse yıkamaz." Dedi beni buna inandırmaya çalışarak. "Bi tek.. Ulan bi tek sen yıkarsın." Aynı sözü bugün başkasından da duymuştum. Bu kadar canım yanmamıştı. Oysa herkes onu ne kadar tanımıştı. Zaafına oynamışlardı. Keşke sevdiğim adamın zaafı olmasaydım. Keşke beni bu kadar sevmeseydi. Keşke seni daha fazla kendime katarak sevseydim. Daha fazla nasıl sevilecekse kana kana sevseydim seni.. "Bi tek ben yıkarım." Dedim ellerim yüzünü kavradı. Parmak ucumda yükselerek dudaklarımı bastırdım dudaklarına. Önce afalladı. Sonra benden daha hırsla, sahiplenerek öptü beni. Üst dudaklarını çekiştirirken alt dudağımı talan ederek öptü. Sonumuz böyle olacaktı. Son kez ama hiç yetmeyecekmiş gibi öptüm onu.
BİR ADIM ÖTE AŞK CEREN&SEYHAN (ADANA'DA AŞK BİR BAŞKADIR SERİ 1) by Madam_Apple
54 parts Ongoing
Ceren içindeki hüznü almasını beklercesine o güzel yüzünü rüzgara vermiş, mavi gözlerini sıkıca kapamıştı. Son zamanlarda huzur bulduğu tek yer burasıydı. Bebek sarısı gür saçlarının rüzgarda dağılmasına aldırmadan mis gibi havayı içine çekti. Aklından geçirdiği tek duası yakışıklı kahramanı Seyhan'dı. Belki de buraya bu kadar sık gelme sebebi kahramanının ismine duyduğu sempatiydi. Ceren için 'Seyhan Gölü' huzurun adıydı. Bu güzel göl karanlıkta tıpkı Seyhan'ın koyu renk gözleri gibi siyah ve derin görünüyordu... Seyhan son birkaç ayda başına gelenlere inanamayarak ofisindeki koltuğunda rahatsızca kıpırdandı. Kendisi dışında gelişen olaylar sonucu artık evli bir adamdı, hem de kendisinden yaşça küçük genç bir kızla; 'Bebek yüzlü, güzel gözlü, tatlı, küçük karısı Ceren...' Aklına gelen bu düşünceyle dudağını büktü. Ne saçmalıyordu, aklı gibi evliliği de karmakarışıktı. Mecburen yapılan bu evliliğin anlaşması bile vardı. Anlaşmaya göre dokuz ay sonra boşanacak olmaları ise ayrı bir konuydu. Sıkıntıyla ofladı, bu işin içinden nasıl çıkacağını bilemiyordu. İki aileye verdiği sözü tutmaya fazlasıyla kararlıydı çünkü. Nasıl bir belanın içine zorla çekildim diye düşünerek ayağa kalktı ve istemeyerek de olsa evinin yolunu tuttu... Onları birleştiren neydi, kader miydi? Onların evlenmesiyle iki aile arasındaki sorunlar bitecek miydi? Yoksa iki ailenin, bir araya gelmesi imkansız olan bu iki genci bir araya getirmek için yaptıkları oyun muydu bu? Peki dokuz ay sonra gerçekten de bu evlilik bitecek miydi? Bütün bu soruların cevabı hikayemde... Güzel bir Cer&Sey aşkı okumaya ne dersiniz? Eeeee hadi o zaman buyurun dizi tadında polisiye içerikli, bol aksiyonlu, romantik komedi hikayemin sayfalarını çevirmeye başlayın...
ALTIN KADEH by neseligezgin
40 parts Ongoing
Gerçek ailem kurgusu!!! Hep iyi kız tarafından okuduk hikayeleri. Kız iyi niyetiyle yaklaşır ancak ailesi hep ona karşı kötüdür. Karıştırıldığı kız kaldığı ailede travmalar bırakmıştır ve asla sevilmez. Ana karakter kız da bu önyargıları kırmak için çabalar. Şimdi hikayeyi biraz tersine çevirsek? Kötü sandığımız o kızın gerçek ailesini bulmasını okusak? Simay Naz Akgül sandığınız o kötü kız. Bu da onun hikayesi. 🤍 "Yaptığın son şey seni bizden kopardı. Her şeyinle seni kabul etmeye çalıştım ama olmadı! Durmadın, her seferinde daha fazla canımızı yaktın!" diye bağırdı annem. Gerçi artık annem değildi değil mi? "Ben kısasa kısas yaptım hep! Çocukların bana nasıl geldiyse onlara öyle gittim!" Anlamıyordu. Onların yaptıklarına karşı üç maymunu oynuyorlardı. "Bu yüzden öz kardeşimizi istiyoruz!" Daha fazla izleyici kalmak istemeyen Çınar annemle arama girdiğinde bakışlarım onu buldu. Öz aileme beni kötülemişti değil mi? Bu yüzden rahattı. "Eşyalarını aldın, defol artık evimizden!" 🤍 "Alışkın olmayabilirsin ancak zamanla alışacaksın." dedi arabayı durdurduğunda. Hemen önünde durduğumuz sarı renkli duvarlara sahip evi gösterdi. "Evine hoş geldin kızım." "Kızım diyorsunuz," dedim evden gözlerimi çekmeden. Ona benim hakkımda hiçbir şey anlatmamışlar mıydı? Nasıl bu kadar içten ve samimiydi bana karşı? "Başka ne diyeceğim?" dedi şaşkınlıkla. "Kızımsın sen benim." "Benim hakkımda size anlattıkları şeyleri biliyorum," bakışlarım ona döndüğünde göz göze geldik. "Bana nasıl güveniyorsunuz?" "Güvenmiyorum." dedi açıkça. "Ancak güvenmek istiyorum. Bu yüzden söylenen her şeye kulak tıkadım ve seni buraya getirdim."
You may also like
Slide 1 of 20
•MÜBREM• cover
Elzem  cover
KURŞUNİ RENKLER (4) cover
Kitap| Gay cover
HAR (Yedi Aşiret  Serisi III) cover
BİR ADIM ÖTE AŞK CEREN&SEYHAN (ADANA'DA AŞK BİR BAŞKADIR SERİ 1) cover
Yıldızların Altında (TAMAMLANDI!) (KİTAP OLDU!) cover
ALTIN KADEH cover
Gül Yarası cover
Acımasız Ağa cover
NEFES (+18) cover
Yüzbaşı'nın komşu kızı =texting= cover
KAR TANESİ | Yarı Texting cover
DÖRT ÇEYREK cover
'UMUTSUZ ZİHİNLERDE SONSUZ GÜNIŞIĞI' cover
KÜL ADA'M & KÜL DÜĞÜMÜ cover
ALACAKAN cover
Nerdesin Kayla? - (Gerçek Ailem) cover
Kekre cover
Alev (Kadın Asker) cover

•MÜBREM•

11 parts Ongoing

"Elinden şekeri alınmış bir çocuk gibi kaldım Yokluğunda... Yağmur yağar, kar yağar Günler kısalır, geceler uzar On parmağımın üstüne on mum yaktım. Gecesefalarının gündüz yalnızlığıydım Ateşböcekleri ışıtır gecemi. Hepsi bu Kanar bir yerlerim: Sevgilim Ufkunda bir yalnızlık aylasıyım Bir delta gibi genişleterek yokluğunu Sevgilim. Hep geceye sakladım sende bulduğumu". Karşısındaki eski badanası dökülmüş duvardaki ahşap saate bakıp tekrar okuduğu şiir kitabına döndü Boyabatlı. Saat 03.38 Yine onsuz geçen târumar gecelerin birinde yine elinde kitapla oturuyordu odasında. Dışardaki şiddetli yağan yağmurun pencereye çarpan damlalarını dinliyordu usulca. Yataktan uzattığı iptila olmuş elindeki sigaranın , ağır ağır düşüyordu külleri zemine. Ağırca iç çekti, yaklaştırdı çatlamış kuru dudaklarına sigarayı. İçine çekti zehirli dumanı. Birkaç saniye bekledikten sonra geri bıraktı dumanı. Kaç yıl geçti gögsünün âh verenini görmeyeli. Kaç yıl oldu saymadığı günü, saati, saliyesi kalmadı zikrinde. Bugün onsuz geçen 4. Yılını karşılıyordu Boyabatlı. Ne kadar da hızlı geçmişti zaman oysaki hala kalp ağrısı ilk gün ki gibi yerli yerindeydi. Her aldığı nefes haramdı ona. Yataktan doğrulup ayaklarını yere sarkıtıp elindeki sigarayı, yatağın yanındaki komidindeki içi dolmuş küllüğe bastırdı. Elindeki kitapı kapatıp bıraktı komidinin üstüne. Elleriyle yataktan destek alıp ayağa kalktı. Yorgun adımlarla yanaştı yatağın yanındaki pencereye. Gökyüzüne kaldırdı kızarmış kahverengi gözlerini. Diğer günlerden farklı olan gündü bugün her bu yılın dönümünde onun geleceğini umut ettiği gibi değil artık umutsuzluğa bırakmıştı kendini yorgun kalbi. Usulca iç çekti. "Neredesin Gönlümün Âh'ı?".