"Hala acıya ihtiyaç duyuyor musun?" diye soruyor.
"Hayır. Ama arabadayken, yani o gece, acıyı duymak istedim. Çok istedim ama direndim."
"Böyle bir istek duyduğun anda bana söyleyeceksin." Sesi sert, sesi kesin. "Anlaştık mı?"
Başımı sallayıp yanına uzanıyorum. Saçlarımı okşamaya başlayınca, ondan kaçmıyor, iyice ona sığınıyorum. Onun söylemediklerini, söylemeye çalıştıklarını duyabiliyorum. 'Ben yanındayım' demiyor, hiçbir zaman demedi, demeyecek. Ama yine kendimi en dipte bulursam, acıyı tenimde istersem o burada olacak. O an Yiğit'in bana destek olacağını adım gibi biliyorum.
"Peki sen Yiğit? Senin neye ihtiyacın var.?" diye soruyorum en sonunda sessizliği yararak.
Bana bakıyor,bir an o en derine gömdüğü sırları anlatacağını düşünüyorum. Bana Yiğit Ilgaz'ı, Yiğit Ilgaz yapan şeyi anlatacağını düşünüyorum. Ona döktüğüm içimden sonra, bana bunu çok görmeyeceğini düşünmem oldukça doğal. Derken sert bakışları kırılıyor. Yüzünde muzip bir kıvılcım..
Alnıma tüyden hafif bir öpücük kondurup derin bir nefes alıyor ve fısıldıyor.
"Sana."
Konu:
Bir hemşire işine yine her zamanki gibi geç kalır ve patronu onu işten kovar, hemşirenin Nehir diye bir arkadaşı vardır ve ona iş ilanı verebileceğini söyler. Hemşire eve geri döndüğünde akşama kadar iş arar fakat bulamaz, bu yüzden de arkadaşı Nehirin dediği gibi iş ilanı verir...
İşte her şey o ilana cevap geldikten sonra başlar.