Hissediyordum.. Beni almak için çırpınan karanlığı hissediyordum.. Yakınımdaydı.. Çok yakınımdaydı.. Belki de O'nun önüme geçemeyeceği kadar..
*****
Yine gözlerim dolmuş etrafı puslu görüyorken etrafımdaki tüm şeylere zıt olan siyahlığı her türlü fark edilebiliyordu. Kokusunu alan burnum daha fazlası için isyan edercesine sızlıyor, daha fazlası için hızlı hızlı soluklanıyordu. Ben galiba bedenimi onun etkisinden hiçbir zaman azad edemeyecektim.
Gözlerimi kırpıştırmamla görüş açım netleşmiş, onun o karanlık gözlerini daha net görebilmiştim. O her şeyiyle kusursuzdu.
'' Neden akıtıyorsun incilerini Safir''
Sesi de kusursuzdu..
'' Kanatların mı incindi? Narin bedenin neden titriyor?''
O, benim olmayan her şeydi..Bana çoğu zaman safir derdi. Bulunamayan, eşsiz güzellikteki nadir bir elmas.. Bunu ne zaman söylese kendimi değerli hissederdim..
Birde beni gözlerimin renginde olan bir kelebeğe benzetirdi. Kanatlarımın olduğunu, kelebekler kadar kırılgan ve kelebekler kadar güzel olduğumu söylerdi. Ama bilmezdi ki kelebeklerin bir özelliğini söylemeyi unuturdu.. Kelebeklerin kısıtlı bir ömrü vardı. Onlar o kadar güzel olmalarına rağmen çok az yaşarlardı..
Bir hıçkırık kaçtı ağzımdan. Bu gerçeğin beni de kapsaması canımı yakıyordu.
Titrek ellerimi yavaşça kaldırdım ve kirli sakalı kusursuz yüzüne ellerimi yasladım. Ona dokunmak ellerimi yakıyordu. Ellerim onun kusursuzluğunu bozmak istemiyordu.
Lal olmuş dilimi zor da olsa kımıldattım ve en büyük gerçeğimi eğrelti cümlelerimle yavaşça ona fısıldadım:
'' Bi-biliyor musun? Kelebeklerin ömrü kısadır, az yaşarlar.O kadar güzel, o kadar özgürlerdir ki tüm dünyaya kendilerini göstermek için uçup dururlar.Ama hiçbirisi bilmiyordur ki kısa bir süre sonra kanatları yorulur gözlerini kapatmak zorunda kalırlar. Se-sence ben kanatlarım yorunca n-ne yapacağım sevgilim?"