Yüzüne taktığı maske teninden bir parçaydı sanki. Kılı kırk yarsan da maskeyle teni arasındaki sınırı bulamayacakmışsın gibi. Maske çıksa hayatı dökülüverecekmiş gibi ortaya. Maskeli hali gizemli, şaşırtıcı, sürprizlerle dolu. Ne kadar alışabilirim bu haline? Soğukluğun işlediği sert yapılı kemikli yüzünün mimiklerini görmeden; hayattan nasibini almış tecrübelerle dolu yüz çizgilerine bakmadan ne kadar? Sadece gözleri ne kadar yetecek hayatıma?
Asıl maske kalbinde olan. Kalbindekini çıkarsa ruhundan parçalarda gelirse yanında? O zaman ne yapacağım? Acı gerçekleri erteleyerek yaşamak ne kadar uzun ömürlü olur? Sonsuza kadar?
"Keşke hiç çıkarmasaydın maskeni. İlk tanıştığımız gibi kalsaydın keşke. Ama sen onu bile beceremedin." Yanaklarımdan artık haddini aşan damlalar döküldüğünde bir daha nefes almamak istercesine sarf ediyordum cümleleri. O ise sadece bakıyordu. Bu sefer saftı, gözlerinde her zaman gördüğüm donuk,gizemli ifadeyle değil; acı dolu gözlerle bakıyordu. Acı dolu, ıslak, saf ve MASKESİZ gözlerle...
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."