Size bir avuç acıdan başka bir şey vaad etmedim, boğulmak kaderinizdi.
Bu kitabın kapağı bin yaranın kabuğundan dikildi, her dikişi bin defa attı her defasında.
İlk sayfadan patlak veren kan, son sayfaya kadar sızdı. Okumak değil, anlayabilmek için kanamak gerekiyordu, her cümlesi jilet gibi sırf kanatmak için, sırf anlaşılmak için.
Çünkü daha beterini de gördük ama ölünmüyor işte. Dizlerin tutmuyor, gözünün feri sönüyor, nefesin barut kokuyor ama ölünmüyor. Hatta göynüne bir namlu doğruluyor. Cehennem kuruluyor yeryüzüne. Arş-ı alayı titretiyor yangının hareleri. Kıyam kopuyor. Sur üfleniyor her çığlıkta. Ama ölünmüyor öyle kolay, göreceksiniz.
Bu sadece bir hikaye değil, bu bir şiir, bir anı, bir kurgudan bozma roman değil. Bu topraktan göğe yükselen ağıtların ta kendisi.
Bu, Cızlamın Ardı.
___________________________________________________________________________________
Kopyalanması, virgülünün dahi alıntılanması çok ayıptır ve yasaktır. Fark edildiği anda -emin olun fark edilir- kulak çekmek, dava etmek ve birçok can sıkıcı mevzuuya girmek caizdir, o topa hiç girmeyelim o yüzden.
Tüm hakları saklıdır.
Melis, annesinin kaderini yaşayan bir genç kızdı.
Babası ve abisi tarafından ayak bağı gibi görülür ve onlar için para kaynağı olmaktan ileri gidemezdi. Ama günün birinde, celladı olan kişi ona hayatının aslını gösterdi, bir intikam uğruna ailesinden koparıldığını söyledi.
Seneleri acıyla geçen Melis, kendini yepyeni bir sayfa açmış halde buldu ama hiçbir şey beklediği gibi değildi. Olamazdı.
Çünkü onun sevilmeyecek çok yanı vardı.
"Koskoca evinize bir beni sığdıramazdınız. Madem sığdıramayacaktınız, o zaman beni o cehennemden neden kurtardınız?"