Ne zaman başlar bir insan için zaman? Doğduğu anda mı, yoksa 'YILDIZ'lı gökler dönmeye başladığında mı..?
Ölüm, onca acıtmışken bir insanın canını, güçlü olduğunu düşünüp sarıldığı dal da yarıyolda bırakıp elinde kalıyorsa, ne kadar güvenebilir bir insan diğer insanlara..?
Peki neyle ölçülür zaman? Bir saatin içinde aptal aptal hareket eden akrep ve yelkovanla mı.?
Zaman neyle ölçülürse ölçülsün, eğer ölçüler yanlışsa, ölçümler de yanlış olur...
Benim Ölçümdün Sen, Ölümüm değil...
..."Bana o şekilde bakmaya devam mı edeceksin." Dediğinde gözlerimi hızla Kutayın gözlerine çevirdim. Göz bebekleri yine büyümüştü. Bu bakışı nerde görsem tanırdım artık. Kutay beni istiyordu...
Sanırım artık istediği şeyi bende istiyordum...
Ayağa kalktım yavaşça. Kutayın üzerine doğru yürüdüm. Tam önünde durdum. "Benimle birlikte olmak ister mis-" sormaya kalmadan Kutay belimi sertçe tutup dudaklarımı sertçe kavradı. Beni iştahla öpmeye başladı. Belimi kendisine çektiği için erkekliği karnıma denk geliyordu ve her saniye sanki biraz daha büyüyordu.
O kadar hızlı ve ustaca öpüyordu ki ona karşılık vermekte zorlanıyordum. Daha önce kimseylede öpüşmediğim için sadece Kutayla öpüştüğüm için fazlasıyla acemiydim.
Birkaç adımda yatağa yatırdı beni ve üstüme çıktı. Dudaklarıma tekrar yapıştı. "Korkma tamam mı?" Diye sordu dudaklarımdan kısa süreliğine ayrılınca. "Ne?" Diye sormaya kalmadan üzerimdeki t-shirtü iki eliyle parçalayıp atmıştı. Şuan üzerimde sadece beyaz dantelli sütyen kalmıştı
O kadar heyecanlandıran ve zevkli birşeydi ki ağzımdan ufak ufak inlemeler çıkıyordu fakat Kutay dudaklarımı öpmeyi bırakmadığı için inlemelerim Kutay'ın ağzında kaybolup gidiyordu. Kutay üzerimden kalkıp pantalonumu sertçe sıyırdı. İkimizde nefes nefeseydik. Altımda da beyaz dantelli kilot kalınca "sikeyim"dedi nefes nefese...