-Bir hikayesi vardır her insanın, içinde tuttuğu kimselere anlatamadığı bir hikayesi. Belki de hayatı bir hikayedir, yazmaya kıyamadığı, anlatmakla bitiremediği. Kaç yılla sınırlı olduğunu bilmediğimiz bir tiyatronun baş rolündeyiz hepimiz, bir saniye sonrasın da ne olup biteceğinin bile hakimiyetin de olmayan bizler, hep planlar yaparız bazen boş, bazen de yapılması gereken planlar. Ama 20 senelik hayatımda şu kanıya vardım ki, planlar hiç ama hiç tutmuyor. O yüzden plansız yaşamak gerek, ingilizlerin de dediği gibi Carpediem, 'anı yaşa'. Biz sanırım anı yaşamayı bilmiyoruz, en büyük ve en gerekli eksimiz bu hayatta. İnsan dönüp baktığı zaman geçmişe her anıyı hatırlayamıyor en ince ayrıntısına kadar, mesela Üsküdar sahilinden yürürken martılara simit atıyor bir kız, solda oturan ufaklık elinde bir darbuka 3-5 tl toplarsam eve ekmek götürürüm hesabı yaparken onu görüyorsun gözünün ucuyla, solun da kalan cadde de arabalar park etmek için sıraya girmiş üst üste korna sesleri, biri oradan dilek balonunu yakmış havalanmasını bekliyor, aklında denize düşerse dileğim kabul olmayacak mı acaba şüphesi, peki ya hangimiz bu olayları gördüğümüz de 10 sene sonra beynimizin içinde kaybetmeyecek kadar zekiyiz sorunun cevabı hiç birimiz, bu yüzden geçmişini geriye bırak ve umudunun seni kazanmasına izin ver. Kafanı kaldırdığın zaman kusursuz gök yüzünü, güneşi, geceleyin dünya ya sevdalı ayı, uzaklar dan peşimizi hiç bırakmayan yıldızları görebiliyorsan eğer, yaşamak hala güzeldir, hikayen hala devam ediyor demektir. Benim hikayemi okuyarak büyüyen çocuklar olsun isterdim mesela ben, sen istemez miydin? Senin sevdan la sevdalanan gençler, veya sevdalanmayı senin mısralarından öğrenenler. Düşünsene kardeşim hayatta hiç tanımadığın insanların seni tanıyıp sevdiğini, bundan güzel ne olabilir ki. Gece uyurken okuduğun şarkıyla
Dudaklarıma bir buse kondururken "seni seviyorum,ama biraz acı cekmen gerekiyor"
Ben iki yıldır acı çekiyorum,bu ne ki? Boxerini çıkarırken onu izliyordum. Bir yere gelince utanman da kalmıyordu bu adamın yanında. Alışık olduğum şeylerdi. Bir adamın sevmediğin halde her zerresini biliyorsanız buna bir bok denmezdi!
Kalın ve damarlı penisini çıkarıp birkaç defa okşadı. Bunu yaparken gözlerimin içine bakıyordu.
"Hazır mısın?"
Hazır mıyım? Ben çocuk doğurmaya hazır değilim. Ben anne olmaya hazır değilim. Lanet olası hapı yanıma almamıştım! Ayrıca aklıma nereden gelebilirdi ki dağ başında kocamla sevişeceğimiz?
Erkekliğini girişime yerleştirirken birden içime itti. "Ahh!" Tırnaklarımı kollarına geçirdim. İçimde hareket etmeye başladı. Bacaklarımı beline doladım, topuklarım kalçalarına değiyordu. Omuzlarına sıkıca tutundum. Terden ıslanmış Saçlarımı gözümün önüne düşerken tek eliyle geriye attı.
"Kartal!"
"Sikeyim! Seni o kadar özlemişim ki!"
"Ahh! Yavaşla!"
"Hayır bebeğim,bu gece sadece benim istediğim olacak"
Omuzlarına tırnaklarımı geçirirken odadaki tek ses tenin,tene çarpma sesleri,ve kısılan sesimden çıkan inlemelerimdi. Sonuna kadar soktuğu aletiyle hayalarının kadınlığıma çarptığını hissedebiliyordum.