Senin adını aşk koydum.
Gökyüzü misali sevdim seni.
Bir o kadar derin, bir o kadar mavimsi.
Bir o kadar sonsuz..
Bir o kadar karanlık, bir o kadar aydınlık.
Yıldızlar yerine gözlerini, bulutlar yerine kalbini koydum.
Her şeyde biraz senden vardı.
Senin adını özlem koydum, hasret koydum.
Çok özlediğimden değil, Hep özlediğimden.
Çok sevdiğimden değil, Hep sevdiğimden.
Senin adını mutluluk koydum, Hüzün koydum.
Ağlayan bir çocuğun annesini bulması kadar mutlu,
Bir bebeğin ağlayışlarıyla hüzünlenmesi kadar da,
Bir o kadar saf , bir o kadar masum.
Bir o kadar içten sevdim seni.
Az sevdim, öz sevdim, hep sevdim.
Çok seversem kaybederim diye,
Hep bir ölçüde içime attım seni.
Senin adını güneş koydum.
Beni sadece sen aydınlattığından.
Senin adını umutlarım koydum,
Bana her gülümsediğinde artan umutlarım, ümitlerimi, hayallerim..
Bana her baktığında başka adamlara kör kaldım ben .
Her yanında oluşum da kendi benliğimi buldum.
Mavi kadar sonsuz sevdim seni,
Sessizce , usulca sevdim.
Dualarıma ortak edecek kadar çaresizce sevdim...
Ben Desmina,
Varlığı bile fark edilmeyen, sesi kalabalıkta kaybolan bir ruhum ben.
Ve biliyorum ki, böyle hisseden tek ben değilim - sen de öylesin.
Zamana sığmayan, devrine yabancı bir kalpte beklemekten yorulanlardanız senle ben.
Yanlış zamanda geldik bu dünyaya;
Yanlış devirde, yanlış insanların ortasında doğduk.
Aradığımızı hiç bulamadık,
Hak ettiğimiz değeri göremedik.
Sevgiye aç kaldık;
dokunulmamış bir kalbin, unutulmuş bir köşesindeyiz sanki.
Ama işte, bu yüzden yazıyoruz.
Kelimelere sığınıyoruz.
Çünkü bazen bir dize, bir omuz gibi olur;
bazen bir kelime, bir sarılmadan daha çok iyileştirir.
Ben Desmina,
yazdıkça var olan, sustukça kaybolan bir kadınım.
Bu kitap - benim gibi hisseden herkesin sesi.
Yalnızların, yanlış zamanda sevenlerin,
anlaşılmadan yaşayanların kalbinde yankılanacak bir fısıltı bu.
Belki de bu yüzden yazıyorum:
Kendimi anlatmak için değil,
birinin "ben de böyle hissediyorum" diyebilmesi için.