Küçük bir çocukken bir oyuncak bebeğim olsun isterdim. Geceleri ona sarılıp uyuyabilirdim. Saçlarını kesip boyayabilirdim, ona kıyafetler dikebilirdim. Gerçekten yaşamıyor olsa da benim en yakın arkadaşım olabilirdi. Ama benim hiç oyuncak bebeğim olamamıştı. Ben hiç bir zaman oyuncaklarla oynayamamıştım. Çünkü ben daha küçük bir çocukken elime oyuncaklar yerine silahlar verilmişti. Masallar dinlemeden büyümüştüm, kimse bana hayatın gerçeklerini anlatıp öğretmemişti. Bana öğrettikleri şey dövüş teknikleriydi. Kimse bana nasıl daha iyi bir insan olacağını öğretmemişti çünkü bana öğretmeye çalıştıkları şey nasıl daha iyi bir asker olacağımdı. Vaktimizi eğlenmeye harcamak yerine daha iyi bir ajan olmaya, daha iyi bir asker ve daha iyi bir suikastçı olmaya harcamalıydık. Daha iyi atış yapmak için uğraşmalıydık. Daha iyi nişan almalı daha iyi dövüşmeliydik. En iyisi olmak için her şeyden vazgeçip sadece çalışmalıydık. Hayal kurmak yasaktı. Sevmek yasaktı, bağlanmak, değer vermek yasaktı. Kimse kimseyle arkadaş olamazdı. Arkadaşlık duygusal bir bağdı ve bizim bir bağ kurmamız yasaktı. İzin verdikleri tek şey silahlarımızın en yakın arkadaşlarımız olmasıydı. • "Tatlı, pembe bir hikayemiz olmamıştı hiçbir zaman. Doğduğumuzdan beri karanlık bizi içine hapsetmişti ve ilginç olan ise biz artık aydınlığa çıkmak istemiyorduk. Karanlık bizim evimizdi. Biz artık burada yaşamayı öğrenmiştik. Bu bizim hikayemizdi. Canavar olmaya terk edilmiş küçük bir kızın ve vahşi olmaya zorlanmış minik bir kurdun başka bir hikayesi."