Bu onların son umutları...
Bir kaç kelimeye sığdırılmış onlarca düşü gerçekleştirebilmek için son çıkış,son çare,SON UMUT.
Ya da...
Onlar öyle sanıyor....
Sonlarla başladıkları bu hikaye onlar için aslında ilklerin başlangıcıydı.
Başlarına geleceklerden habersiz üç genç kızın üniversiteyi kazanıp,ailelerinden uzakta...çok uzakta,İzmir'de yaşamaya başlamaları ve sonrasında patlayan bir düdüklü tencere olayı...
Sizi moda ve aşkla harmanlayıp,adeta pembiş bulutlar üzerinde bir gezintiye çıkaracak ,panik atak krizleriyle hop oturup,hop kaldıracak,yürüyen otorite Eldem'in,
Huysuzluğuyla soğuk nevale olmanın kitabını yazmış,sigarasını elinden düşürmeyen,sizi bazen deli edecek ama çoğu zaman güldürecek,insan seven ama uzaktan seven Berrak'ın,
Siyaha olan aşkı,metalciyim oğlum,ben seni üzerim sitiliyle içinizi karartacak ama tanısanız çok sevip,içinize sokmak isteyeceğiniz,ailemizin yer fıstığı İlayda nam-ı diğer İloş'un
Ve tabi olmazsa olmazımız Amiplerimizin hikayesine HOŞ GEL Dİ NİZ !
***Düzenlemeye alınıp, öyle devam edilecektir. Teşekkürler. İyi günler.***
"Ulan, diyor insan ister istemez. Bu kadar küçük bir şey de yaşıyor, konuşuyor. Hatta iç organları da var."
Arşın yıllarca kardeşinden dinlediği Yüsra'ya karşı içten içe bir ilgi besler. Ufak, sevimli bir buzdolabı po şetine benzettiği kızı görmek için her fırsatı kollasa da bir türlü bunu başaramaz.
Nihayet sıcak bir ağustos gününde, yarı çıplak gezerken evinin mutfağında onunla karşılaştı. Tezgaha çıkmış, tabak almaya çalışan minik şeye seslendi ve onu korkutup kollarına düşmesini sağladı. Güzel gözlerini gördükten sonraki yeni hedefi ise Yüsra'yı kollarına tekrar tekrar almaktı.