Eline bir fırça aldı genç kadın. Maviyle yeşil arasında gidip gelen gözlerini beyaz duvara dikti. İsyankar çiziklerle duvarı karanlığa boyadı. Bir harita çizdi kendine. Farklı medeniyetleri kendi karanlığına bahşetti. Hayatı boyunca hiçbir zaman görmediği renklere boyadı onları. Amerika'yı oluşturdu narin elleri. Sonra gök mavisine boyadı tüm ülkeyi ve saçlarını. Bir kadın çizdi karanlık bir barda. Adını Emma koydu. Mavi saçlarını savuşturarak şarkılar mırıldanıyordu. Sonra ardında bir ceset bırakarak yok oldu. İngiltere'yi var etti parmakları. Buzlu bir mora boyadı soğuk şehirleri ve saçlarını. Soğuk bir odada, elinde parmaklarını uyuşturan klavyeyle bir kadın çizdi. Adını Janis koydu. Düşüncelerini parmaklarından kağıda akıtıyordu. Ardında bir ceset bıraktı. Ve yok oldu. Fransa' da Francesca oldu. Saçları kırmızı, gözleri hiçbir zaman olmadığı kadar siyah. Tanrının ona hediye ettiği tüm yetenekleri konuştururcasına küçük bir kafede güzel kekler yaptı. İçinde ki soğukluğu ısıtmak istercesine sıcak kahveler ikram etti. Soğuk bir kaldırımda ardında bir ceset bıraktı ve yok oldu. Sonra saçlarını açık güzel çikolatamsı bir kahveye boyadı. İçinde ki fırtınayı dindirmeyi umarak İtalya'ya gitti. Ardından Almanya, Hollanda ve Rusya... Sonra özüne döndü. Saçlarını boyalarından arındırdı. İlk darbeyi ona vuran, denizinin renklerini gözlerine verdiği, Dünya'nın en güzel şehrine vardı. Adını değiştiremedi. Daha fazla yok olmak, kendini değiştirmek istemiyordu. İstanbul'un en kimsesiz yerinde kimsesizliğini yaşamak istedi. Adını kimse sormasın istedi. Fakat beyninde yankılanan sesi duymazdan gelemiyordu. "Nemesis" (Her hafta cumartesi - pazar günü yeni bölüm eklenecektir)All Rights Reserved