"- Başını kaldır." dedi barış.
Kaldırmadı mahza başını. Kaldıramadı. Karşılaşacağı şeylerden korktu. Barış mahzanın çenesini kaldırdı. Ve ona bakmasını sağladı.
"- Bak mahza. Gökyüzüne bak."
Mahza gözlerini gökyüzüne çevirdi.
"- Gördün mü? Az önce özgürlüğün mavisi hüküm sürüyordu gökyüzünde. Şimdiyse bak. Maviden eser yok. Şimdiyse günahın, korkunun, acının, hüznün, endişenin, şehvetin en acımasız tonu hüküm sürüyor gökyüzünde. Senin başının üstünde bile siyah, karanlık ben burdayım diye bağırırken, karşındaki insanın siyahlar içinde olması çok mu garip? Sen kacamazsın ondan. O seni bulur ve yine üzerine çöker. Ama sen ona hükmedebilirsin o seni ele geçirmeden."
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."