Minik kız bahçede gezinirken bahçenin köşesinde birini farketti. Bir çocuk onun yaşlarında olmalıydı. Çocuğa biraz daha yaklaştığında hafif sarı saçları, ela ağlamaktan kızarmış, kırgınlık-sinir karışımı gözleri eski bol pantolon ve tişörtüyle çamura oturmuş onun papatyalarını tek tek kopardığını gördü. Minik kız sinirle çocuğun yanına gitti ve "Papatyalarımdan uzak dur cüce" dedi bilmiş tavrıyla. Çocuksa aldırmadan papatyaları toplayıp yapraklarını tek tek koparırken birşeyler söylüyordu. Minik kız sinirle ayaklarını yere vurdu. Üzerine bastırarak "Sana papatyalarımdan uzak dur dedim" deyiverdi. O sırada çocuk kızın gözlerine baktı. Minik kız çocuktaki o kırgınlığı görünce birden yumuşadı yanına oturdu bembeyaz elbisesiyle annesinin kızacak olmasına aldırmadan. "Sorun ne?" Çocuk artık dayanamayarak konuşmaya başladı "Bak minik kız evden kaçtım ve annemlerin beni bulmasını istemiyorum. Şimdi mümkünse ufaktan bir uzasan" "Papatyalarımla senin gibi bir caniyi yanlız bırakayım ha?" Elini gözüne götürerek aşağı çekti ve " Pışıık hadi kalk bize gidiyoruz. Sana abimin bir kaç kıyafetini veriyim annemde bize süt ısıtsın" dedi sevecenlikle. Çocuk zaten dışarda sıkılmıştı biraz minik kızla oynasa bir sorun olmazdı herhalde. Hem annesi dahada merak etmiş olurdu. "Peki minik" dedi. Bunu son kez söylediğini düşünerek. Tüm hakları en sevdiğim papatyamın yapraklarında saklıdır.