O siyahken, ben beyazdım.
O gökyüzüyken, ben denizdim.
Aslında çok farklıydık birbirimizden ama bir o kadar da aynıydık.
Bir eksik, bir fazla tamamlıyorduk birbirimizi.
Birbirimiz olmadan yapamıyorduk ama beraberken de olmuyordu.
Ne ulaşabiliyorduk birbirimize, ne de ayrılabiliyorduk birbirimizden.
Bir anda nefret ederken, bir anda deli gibi seviyorduk birbirimizi.
Bizim hikayemiz bu. Bizim hikayemiz zıtlıkların, ulaşılmazların, nefretin ve aşkın hikayesi.
****
İkimiz çok farklıydık birbirimizden ama bir o kadarda aynıydık. İkimizde yaşadığımız bazı şeylerden kaçıyorduk ama ikimizin de yöntemleri çok farklıydı. Ben yok sayıyordum, o ise kaçarak unutmaya çalışıyordu. Zaten hepimiz öyle değil miydik? Bazılarımız yok sayıyordu, bazılarımızda unutmaya çalışıyordu geçmişini...
Her şey o bizim sınıfa geldiğinde başlamıştı. Şuana kadar istediğim her şeyi elde etmeye alışmış olan beni reddetmişti ve bu böyle kalmayacaktı, kalmadı da. O günden sonra birbirimize hayatlarımızı zehir etmeye karar vermiştik. Öyle de oldu... İkimizde çok şey kaybettik, ikimizde çok acı çektik ve bu oyun, bu çatışma ben bitti diyene kadar bitmedi. Bittiğinde ise ikimizde paramparça olmuştuk.
Siz: Sırf beraber çalıştığımız için bana böyle davranmanıza izin veremem, İlker Bey?
İlker bey: Davranışlarımın sebebi sadece beraber çalışmamız değil Başak hanım.
Siz: Peki ya ne?
Siz: Ne bu haddinizi aşmalarınız?
Siz: Sabrımı zorlamalarınız.
İlker bey: Aklımı sikip attığın için bunların cevapları bende de yok. Buna aşk diyorlar ama çok saçma.
İlker bey: Hiçbir insan, bir insanın iradesini bu kadar sikemez.