Anlatacaklarım fırtınanın dışarıda hüküm sürdüğü bir gecede, yağmur taneleri pencereleri dövüyorken, başımı sokmuş olduğum büyük beladan beni kurtaran kız hakkında olacak. O çocuk ruhlu biriydi. Cinayetlerin, pisliklerin, kıskançlıkların ve kazanma hırsının hüküm sürdüğü bu dünyada, masum kalmayı başarmıştı. Bembeyaz ve su gibiydi. İnsanlara yardım etme mertebesi hiç karşılık beklemeyen türdendi. Ve mutlu bir son hak ediyordu.
Labirenti yaşamak mı yoksa ölmek mi? Hangisinden kaçmaya çalışıyordu, dünyadan mı yoksa dünyanın sonundan mı bilmiyordum? Hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğiniz birisine aşık olmak çok zor, değil mi? Peki ben nasıl bu kadar kolayca ona kapılmıştım? Kim Min Seok olarak yaşayacağım ilk aşk deneyeminin böylesine mantık dışı olması akıl alır gibi değildi...
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."