Bu güne kadar bütün masallarda, hikayelerde bizlere hep kızların kurtarılmaya muhtaç olduğu gösterildi. Güçsüz, korkak, erkeklerin arkasına sığınan pasif karakterler olmamız aşılandı. Hiç kimse kadınların gerçek gücünü görmek istemedi. Cesur olamadık hiçbir zaman. Hep 'kız gibi' terimi kullanıldı bir olaydan kaçınmak gerektiğinde. Kadınlar ezildi, öldürüldü kimse sesini çıkarmadı. Eşlerinden, eski sevgililerinden, ailelerinden şiddet gördüler hatta öldürüldüler. Tecavüze uğrayıp sessiz kadılar. Kadın sessizleşti, korktu. İçine kapandı. Ölümün sessiz çığlıkları kulaklarını parçaladı ama konuşamadı. Konuşmaması gerektiği öğretildi çünkü. Susması, susarak ölmesi, ölürken kendinden çok başkalarını düşünmesi gerekti hep. Kadın kendisi olamadı, başkası o oldu. Onun yerine kararlar verdi, ölümünü hesapladı, kendi zevkleri için harcadı kadını. Kadın olmak zor zanaat.
Ülkemizde hatta bir çok ülkede eşcinseller hak sahibi olamadı, intihar etti, öldürüldü. Hiç insan olarak bakılmadı. Bir erkek başka bir erkeğe aşık olduğunda ya da bir kadın başka bir kadından hoşlandığında hastalıklı sayıldı. Escinsellik hastalık değildir. Öldürülme sebebi hiç değildir. Herkes kendi seçimleri, isekleri doğrultusunda yaşamakta özgürdür. Bazı kendini büyük gören, yobaz insanlar kimsenin canına kast edemez. Kimse kimseyi öldüremez.
Bu kitapta genç yaşta zorla evlendirilen, eşinden şiddet gören Zeynep'le insanların laf söylemekten geri kalmadığı, hayatı hiçe sayılan, seçimleri yüzünden yargılanan Doğu'nun sessiz çığlıklar içerisinde hayatını gözler önüne sermek istiyorum. Seçimlere saygı duymayan, kadını cinsel bir obje olarak görenlerin kitaba devam etmemesini öneririm. İyi okumalar..
İş yerinde çalışırken hastalanan Ahu,
Bunun vasıtasıyla iş yerinden çıkarken çarpıştığı kadın.
2 kişi de reşittir.
**Kitap kapağı öylesine var, paylaşmak için.**