O evde bir dakika bile durmak istemediğimden, siyah bavulumu aldım ve yürümeye başladım dalgın uzaklara dalmış gözlerim denizi buldu.Kendime içten içe kızarak bir banka oturduğumda düşünceler beynimi istila etmişlerdi bile. “Annem, babam olsaydı, olmazdı ki böyle…” Burnumu çekerken çoktan yanağımı ıslatmış olan göz yaşlarımı tek elimle beceriksizce silmeye çalıştım. “Onlar koruyup kollardı beni, bir başıma, parasız kalmazdım belki de bu sokaklarda.” Gözlerim yanıyordu; avuçlarımı gözlerime bastırarak ağlamamı durdurmaya çalıştım. Daha sonra iç sesim, “Peki bir arkadaş. Sana yardım edemez mi?” dediğinde duraksasam da hızla cevap vermiştim. Dışımdan cevap vermem belki aptallıktı fakat gecenin bir vakti kim dışarıda olurdu ki? “Edemez…” Yanı başımda hissettiğim hareketlilikle hemen arkamı döndüm. Hastanede bana yardımcı olan adamı gördüğümde gözlerim irileşmişti ve kalbim anlamsızca büyük bir hızla atmaya başlamıştı. Tek, derin bir nefes ile nefes alış verişlerimi düzene sokmaya çalışsam da becerememiştim ve elim refleks olarak kalbime gitmişti. Kekeledim, “S-senin ne işin var burada?” Bana buruk bir gülümseme bahşetti, “Yalnızca hava almaya çıktım. Asıl seni sormalı, prenses. Gecenin bir vaktinde, tek başına sokaklarda ne işin var bakalım?” Prenses kelimesini duyduğumda yüzüm buruşsa da bir an beklemeden, tereddütsüz cevap verdim. “Bende,” yarım yamalak bir şekilde gülümsedim. “Bende hava almaya çıkmıştım.” Cevabıma inanmamış olmalıydı. Kaşları havaya kalkarken, elmacık kemikleri hiç olmadığı kadar belirgin, siyah bukleleri hiç olmadığı kadar dağınıktı. “Bavulun ile mi hava almaya çıkıyorsun?” Buruk bir şekilde gülümsedim. Bakışlarımı ellerime indirirken, “Genellikle öyle yaparım, huyumdur.” Diye mırıldanmıştım.
1 part