İyi ile kotunun yüzyıllardır süren savaşıydı bu. Bilinmezliğin içinde kaybolmuş bir ruhun hikayesi... ''Karanlık hüküm sürerken bedenimde kulağımda Hamza'nın bağırışlarının kırıntıları vardı. Kan yerine damarlarımda dolaşan acının pençesine düşmüşken hayatım tıpkı bir film şeridi gibi geçiyordu gözlerimin önünden. Bedenim soğumaya başladı yavaş yavaş... Soğuyan kalbim parçalanırken etrafa savrulan içime dolan karanlığın sessiz çığlığıydı. Hamza'nın sesi bedenimi tıpkı bir ahtapot gibi sararken feryadı soğuyan kalbime inat can acıtıyordu. Gözlerimden dökülen bir damla yaştı geriye bıraktığım ve ben dünyaya bir damla göz yaşı bırakabilmişken önümde diz çöküp yalvaran tek duygu Aşk'tı oysa insan koca bir yaşanmışlık bırakmalıydı geriye... Kalbimi delirten duygunun sahibini öperken kavrulmalıydı bedenim ve delice istemeliydim onu... Bedenim tıpkı bir arsız gibi tutku ve aşkla sevişmeliydi... Oysa geriye tek kalan koca bir hiçlikti. Hayatımın son perdesi gözlerimin önüne gelirken Ares'in keskin bakışlarında takılı kaldı film ve gözlerinde ki karanlıkta hapsolmaya başlamışken Ruhum bedenime çoktan ihanet etmişti...'' ***