Bu hikaye hayatları birbirinden farklı ama bir o kadar yakın 4 kızın hikayesi..
****
Kızın sarsılan omuzlarını fark edince içi burulmuştu. En başından beri onun bu kadar sert ve asi oluşundan içinde sakladığı bir şeyler olduğunu hissetmişti zaten...
Yavaşça yaklaşıp bir elini omzuna koyarak dizlerinin üstünde duracak şekilde yanına çömeldi.
Omzunda hissettiği elle bir an gözyaşları donmuş, nefes alışverişi sekteye uğramıştı genç kızın...
O, asla kimsenin karşısında ağlamazdı. Lanet olsun o senelerdir hiç ağlamazdı ki, bırak başkasının karşısını!
Ağlamak, düştüğünde babası tarafından kaldırılacak olan babasının prensesinin işiydi.
Ağlamak, bebeğinin elbisesini giydiremeyince mızıldanarak annesine koşabilecek annesinin kuzusunun...
Ağlamak, dedesinin sırtına binip etrafa kahkahalar saçarken bir anda dengesini kaybedip düşecek gibi olurken güçlü kollar tarafından sarılacak dedesinin gülünün işiydi.
Ağlamak, uğruna rengarenk, desen desen elbiselerin, hırkaların, şapkaların örüldüğü nenesinin kıymetlisinin meziyetiydi...
O, daha düşüp kanayan ilk dizi, hiç sevgi ve korumayla sarılmayan bedeni, olmayan barbie bebekleri, cicili elbiseleri, kışın soğuğunda üşüyen eldivensiz elleri, şapkasız kafası ve soğuktan kıpkırmızı olan kulaklarıyla öğrenmişti bu hayatta ağlamanın ona hiçbir şey kazandıramayacağını. Üstüne üstük onu yalnızca bir alay konusu yapacağını, herkesi güldüreceğini...