Biz, nefes alıp vermeyi yaşamak sandık. Oysa ki hiç yaşamadık, ölümü hissedene kadar. Kabusları güzel birer rüya sandık, kötülüğün pençesinde karanlıkla boğulana kadar. O sıcacık yataklarımızı mezar sandık, gözlerimizi o ziftli kuyuda açana kadar. Şefkat dolu bir annenin elinden çıkan yemekler yerine, koğuşlarda uçuşan tozlarla bastırdık açlığımızı. Gözyaşlarımızla susuzluğumuzu dindirdik bir gün biteceğini hiç düşünmeden. Gözlerimizi kapattık ve yarının o temiz hayalini kurduk, geçmişin paslı prangalarıyla kuşandığımızı bilmeden. Ve bu günü umut dolu yaşadık, yarının biraz daha koyu renk paletleriyle boyanacağını bilmeden. Biz, eski kokusunun sindiği o roman kitaplarının birinde yok olmayı seçtik. Hikayemizi bitirmek için savaştık ve aslında hiç başlamadığımızın farkına vardık. Biz bir hikaye yaratmadık. Bir çok hayatın döndüğü o sarı, kirli, yırtık sayfaları birleştirip, kendi hikayemizi yaşıyormuş gibi yaptık. Ve düşmanı dost sandık, tıpkı bize benzeyen, aynadan bize bakan katran yüzleri.
32 parts