'Neden hikayenin ismi böyle, hayatımda hiç duymadım' mı diyorsunuz? Okudukça anlayacağınıza eminim. Hikaye hakkında size ufak bir ipucunda bulunayım. Ne dersiniz? İPUCU: "Kocaman bavulumu bir sağ, bir sol elime getirip duyuyorum. Hayır da İzmir'de neden bu kadar geç gelir ki bu otobüsler. İstanbul'u anladımda İzmir nedir abicim? Uzaktan bir yerden kırmızı, büyük bir otobüsün geldiğini görünce bugün aldığım en iyi haberdi. Şoföre orta kapıyı açmasını söyledim. Birazcık terslesede yavrucağız açmıştı sonunda kapıyı. Orta kapıya doğru ilerlerken bu bavulu kendim taşıyamayacağımı anladım. Tam birinden yardım isteyecekken bavulumun kapağından tutan devasa bir el olduğunu gördüm. Bu devasa el bavulumu yukarı çıkarmıştı. 'Senin içinde bir el atmamı ister misin?' dedi devasa elli yaratık. Yaratık dedim çünkü bu insan değil. Ultra mega yakışıklı bir genç. Yani yaratık. 'Yok gerek yok, gerek.' Niye geveledim ki ben şimdi? Şoförün sesi önlerden azarlamaya dönüşünce bende artık otobüse binmiştim