Gözlerimin içine bakıyordu. O güzel gözlerinin önüne her zaman perde çeken o adam...
Şimdi tüm duvarlarını yıkmış taa içini görmemi sağlayacak kadar net bakıyordu gözlerime...
O soğuk kahvelerinde şimdi hüzün vardı , yıkılmışlık, ihanetin getirdiği üzüntü, pişmanlık
Ne ararsan bulabilirdin o gözlerde...
Şimdi ikimizde birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk, birbirimizin başına doğrultulmuş silahlarla.
Hayır, Silah başkalarının elinde değil, bizim elimizdeydi.
Aynı anda tetiği çekip birbirimizin başına yasladık namluyu.
Ölüm çanları çalıyordu
Ya ben yada o ölecekti
Ya o beni öldürecekti, yada ben onu.
Bir zamanlar aşkla baktığım gözlerine bakıyordum şimdi.
Ama bu sefer aşkla parlamıyordu gözlerim, intikam hırsıyla yanıp tutuşuyordum.
Şimdi , tam şimdi öldürmek istiyordum onu.
Ama... ama bir yandanda dolu dolu olan gözleri akmasın diye sımsıkı sarmalamak istiyordum onu.
Araftaydım.
Bir taraf yanıyordu, adımımı atsam eritecekti beni , bu yol ona sarılmaktan geçiyordu. Yangınım oydu. Değersem yanar, kül olurdum
Bir taraf ise buzluydu. Dondurucuydu. Adımımı atsam kaskatı kesilip buz tutacaktım sanki. Kalbim bir buz kütlesi olup hiçbirşeyi hissetmeyecekti. Bu yolda onu öldürmekten geçiyordu.
Onu öldürürsem taşa dönerdim çünkü. Kalbim buz tutardı. Hissedemezdi birşeyi. Görünürde yaşıyor olurdum ama dokunsalar parçalarım kırılır yere düşerdi.
Hangi ölümü seçmeliydim ? Bir insan ölümünü seçebilirmiydi ? Bir kadın öldürebilirmiydi sevdiği adamı ? Yada bir adam sevdiği kadının kollarında ölmesine izin verirmiydi ?
Buz mu söndürürdü ateşi ? Yoksa ateş mi yakardı buzu ?