Hayat insana bazen adaletli davranmayabiliyordu, canını yakabiliyordu hiç acımadan. Belki de yanlış düşünüyoruz kaderimiz hayatlarımıza yön veriyordu ve en acı olay ileride mutluluğu bize bahşediyordu. Ama tam tersi de olamaz mıydı? Olurdu hem de bal gibi olurdu. O mükemmel hayatımız bir an da ellerimizin arasından hiç anlayamadan uçuverirdi. Defne, heyecanla yatağın önünde ayakta müstakbel kocasının gelmesini bekliyordu. Yerine bir türlü oturamıyordu. Silah seslerini duyduğunda başta ' Düğün yüzünden kutlamadır ' diye düşünüp umursamasa da kocasının annesinin ' Demir ' diye bağıran sesini duyduğunda birden bütün heyecanı alınmış üstüne kara bulutlar çökmüştü. Ayakları bedenini taşıyamamış yere düşmüştü. Sevinçli bir çığlık değildi bu çığlık acı dolu bir çığlıktı. Emir, aşkını kalbine gömüp kardeşini seçmiş bir adamdı. Karısına deli gibi aşık ama uzak bir adam. Defne'yi gördüğünde her şeye rağmen heyecanla, sevinçle atan bir kalp taşıyordu yüreğinde. Aşk belki vardı belki yoktu ama Defne için sevgi vardı. Sevgiyi Demir'de bulmuştu. Onun kahvelerindeki ilgiye, sevgiye her zaman aç bir kız çocuğu olmuştu. Onunla evlendiği gün hem en mutlu hem de en üzgün günü olmuştu. Kocasını kaybetmişti. Kaderinin farkında bile değildi. Onu deli gibi seven adamı hiç fark edememişti. Kendi kafasında düzmece bir aşk yaratmıştı. Sevdiğini söylüyordu ama bedeninde başkalarının izleri her zaman vardı Duru'nun.