Gerçekle; bilinip saklanmış, unutulmaya çalışılmış fakat bir yerden sonra çatlak vererek gün yüzüne çıkmaya mecbur bırakılmış şeylerin kesiştiği noktada başlar benim hikayem. Bu duygu o kadar kötü o kadar irin dolu o kadar lanet bir duygudur ki bu noktada şimdiye kadar söylenmiş, bilinmiş fakat buna rağmen susulmuş şeyler hatrı da hiçe sayarak karşısındakinin suratına tokat gibi patlar. O an bunlar yaşanırken olduğun yerde çakılıp kalırsın. Bir şey söyleyemezsin sadece susarsın ve yaptıklarını düşünürsün. Yaptığın fenalıklar bir bir aklına gelmeye başladığında ruhunu bir fenalık duygusu kaplar fakat yinede kendinden ödün vermezsin. Kimsenin gözlerinin içine bakamadığın için başını öne eğersin ve içinde bulunduğun o an seni yadırgayan, seni sorgulayan seni ateşlerin içine uğurlayan gözlerden kurtulman için yeterli değildir. Başını eğdiğin anda kendi vicdanınla baş başa kalırsın , vicdanın seni yargılar ve bu mahkeme de iyi haline indirim yapılmaz. En ağır şekilde cezalandırılırsın. Etraf birden mahşer yerine döner ve yanmaya başlarsın o an hissettiklerin cehennemi aratmaz. Bazen cehennemi yeğlediğin bile olur. Bu durumdan kurtulmanın tek bir yolu vardır oda hatalarını kabul ederek başını dik tutmaktır. Eğer yanlışlarına rağmen başını yerden kaldırıp insanların gözünün içine bakma cesareti gösterebilirsen hala senin için bir nebzede olsa umut var demektir. Hala senin için bir umut olduğunu düşünüyorsan hiç durma ve en sevdiklerinin gözlerine dik gözlerini. Nasılsa bundan daha da fazlasını kaybedemezsin öyle değil mi ?.......
5 parts