Kasım sabahı olduğundan daha da soğuk görünüyordu. Jongdae günlüğünün beyaz yapraklarını dolma kalemi patlatarak mahvetmeseydi şuan dışarı çıkmak zorunda kalmayacaktı. Soğuk rüzgar saçlarını gözüne doğru savurdu. Güzel bir günlük ve eskisine göre daha kaliteli bir kalem almak için çıkmıştı abisinin evinden. Uzun zamandır yurt dışında olmasından dolayı yaşadığı yer ona yabancı gelmeye başlamıştı. Yaklaşık 1 saat sonra aradığı yeri bulmuştu. Kapıyı hafiften iteklediğinde küçük çanlar çalmaya başlamıştı. Gözlerini yerden kaldırıp tezgahın arkasındaki satıcıyı süzdü. 20-21 yaşlarında, kumral ve düz saçlara sahip, muhtemelen 1.75'ten bile uzun biriydi. Hafiften yutkunarak tezgaha yaklaştığında karşısındaki çocuğun isim kartına baktı ve bakışlarını satıcının yüzüne odakladı. Kısa bir süre düşünüp hatırladı karşısındaki yüzü.. Eski sınıf arkadaşı ve lise aşkı şimdi daha da yakışıklı olmuştu. Kalbinin hızlanmasıyla dükkanın içindeki rafların arasına attı kendini. Günlüklerin olduğu yere vardığında çömeldi ve bir tanesini seçti. ''Yine günlüğüne boya mı döktün?'' diyen tanıdık ses ile irkildi Jongdae. Gözleri karşısında duran abisiyle devrildi Dae'nin. ''Neden beni takip ettin Suho?'' diye çıkışırken gözleri tekrar raflarda gezindi. ''Çünkü burası Kris'in. Yani sevgilimin çalıştığı yer seni aptal.'' diye sırıttı Suho. Elindeki mavi deri kaplı günlükle ayağa kalktı Jongdae. ''Lay'in abisiyle mi çıkıyorsun hyung?'' diye bağırdı Dae ve Lay ona bakıp gülümsedi. Jongdae o an yerin dibine girmek istesede yapamadı..