"Kes artık ya gıcıklık yapmayı! Çık odamdan" diye bağırdı Masal. Ama bu gıcık ve aynı zamanda zeki kuzeni Emre'yi durdurmaya yetmemişti.
"Korkuyorsun değil mi yenilirim diye ? Çünkü bu mükemmel kuzenin seni o basket sahasına gömer."
"Tamam be hadi gidelim. Ama dur, bir iddia koymamız lazım, kazanan kaybedenin istediği şeyleri yapacak. Zorluk seviyesi ne olursa olsun. Anlaştık mı ?"
"Tamam, anlaştık."
Bu sözlü anlaşmayı bir de elleriyle mühürlemek istediler. Masal o sırada bundan daha önemli bir şey göremiyordu. Tek amacı bu İddia'yı kazanmaktı. Ama unuttuğu bir şey vardı: Bu İddia sadece bir basket maçı ile sınırlı kalmayacaktı...
Tek dertleri bu küçük iddia olan iki kuzenin hayatı böyle mutlu, sorunsuz devam edecek miydi? Yoksa sonradan omuzlarına bindirilen gerçek bu hayatın önüne koca, siyah bir perde mi çekecekti?
Siz: Sırf beraber çalıştığımız için bana böyle davranmanıza izin veremem, İlker Bey?
İlker bey: Davranışlarımın sebebi sadece beraber çalışmamız değil Başak hanım.
Siz: Peki ya ne?
Siz: Ne bu haddinizi aşmalarınız?
Siz: Sabrımı zorlamalarınız.
İlker bey: Aklımı sikip attığın için bunların cevapları bende de yok. Buna aşk diyorlar ama çok saçma.
İlker bey: Hiçbir insan, bir insanın iradesini bu kadar sikemez.