'' Kimi sevsem onun uzakta bir sevdiği , unutamadığı ilk aşkı yada onu terk edip giden bir sevgilisi vardı. Kimi derinden sevsem o bir başkasını hatırlardı , öylesine çok sevdim ki onları başkalarına duydukları sevgiyi anlatmalarını sessizce içim acıyarak dinlerdim. Beni yitirmekten hiç korkmadılar çünkü onlara göre fazla iyiydim ! Bu yüzden ilk anda vazgeçebilirlerdi benden...''
*Cezmi ERSÖZ
İşte tam da böyle başladı benim hikayem. Ne bir eksik ne de bir fazla... Bana sevdiği kadını anlatan bir adama aşık oldum ben. Evet ! Düşündükçe kızıyorum kendime , ergenlik çağının ilk seneleri tabi , farklı insanlar tanıdığın bambaşka bir ortam. Bu gerçeğin arkasına saklanıyor hep pişmanlıklarım , ÇOCUKLUK... Kızıyorum , küsüyorum kendime ama hiçbir şey değişmiyor. Sonra kendimi kağıdım , kalemim ve kulaklığımla karanlık odamda , lambanın altında gözyaşları içinde yazarken buluyorum. Yazıyorum , her bir satırı , özenle ve uzun uzun... Kağıtlara
Kız gördü adamı içi sızladı...
Adam gördü kızı yüreği yandı...
"Evime hoş geldin hanımağam. Umarım bu bir sürecin başlangıcı olur. Umarım bu evde hep mutlu olursun. Benimle yaşar, yaşlanırsın. Umarım bu konakta seninle çocuklarımızın kahkahalarını dinleriz" ... "Seni seviyorum Ömer."
Annesinin kaderleri kızlarına bohça olurmuş. Bu sözden korkan Zeynep'in annesinin hikayesini ve kendi hikayesini gelin birlikte okuyalım.
.
.
.
.
Gerçek bir hikayeden esinlenerek yazılmıştır.