Kim bilir kaç tane giriş cümlesi kullandım sana bunları anlatabilmek için. Yaşadıklarımı, kimseye anlatamadıklarımı, yazarak sadece yazarak unutabildiklerimi, belki de zamanı gelmiştir. Bunları bilmenin, bana yardım etmenin, kaderini gerçekleştirmenin zamanı gelmiştir.
Hatırlamadığımı sanıyorsundur belki, giderken bana söylediklerini. Ne demiştin, “bir gün geri geleceğim, sen büyümüş olacaksın, sana sunulanın neden sende olduğunu anladığında yanında olacağım. Şunu hiçbir zaman unutma, sadece böyle yazılı olduğundan gidiyorum. Senin sınavın ve sadece sen cevaplayabilirsin soruları. Benim kaderim… Bunu bilmiyorum ancak zamanı geldiğinde gerçekleştirmek için burada olacağım. O zamana kadar yenilmemeye gayret et, sen gördüklerimin en sıra dışı olanısın.”
Arkana bile bakamadan gitmiştin. O gün sana ne kadar kızmıştım biliyor musun? Ara sıra konuşmalarımız geliyor aklıma. Daha doğrusu senin anlattıkların, nasıl oluyor da üç yaşımda olmama rağmen bütün anlattıklarını hatırlayabiliyorum diye çok düşündüm. Her konuşmandan sonra ‘bunları hiç hatırlamayacaksın fakat ben geri geldiğimde sana tekrardan anlatacağım.” Derdin. Bak hiçbirini unutmadım hepsi aklımda.
Ben lider ruhlu biriyim, kimsenin hükmü altına giremem, bunu kabul edemem. Mecbur kaldığımda ise kandırma ve ikna yeteneğimi devreye soktum, her seferinde. Ödev yapmak, düzenli olmak, temiz olmak, insanlara yardım etmek, çokbilmiş olmak, başın sıkıştığında kendini kurtarmak, korumacı olmak, herkes tarafından sevilmek, hep kıskanılmak… Bunlar beni tanımlayan özellikler, iyi özellikler ve herkes tarafından bilinen özellikler. Bir de kimseye anlatamadığım özelliklerim var. Rüyalarım… Bana her şeyi anlatıyorlar fakat ben anlayamıyorum. Biliyorum zamanı değil, anlayamam daha peki ya uyanıkken gördüklerim…
"Sakin ol." Dudaklarını kulağıma yaslayarak kurduğu cümle daha fazla çırpınmamdan başka bir şeye yaramadı. Etkisinden kurtulmak için varlığından uzaklaşmam şarttı. Uzaklaşmalıydım.
Dudaklarıma bastırdığı eline doğru bağırdım fakat bağırtım boğuk bir iniltiden öteye gitmemişti.
"Seni bırakmam için önce sakin olman gerekiyor güzel eva." Şiir gibi sesi dudaklarından tenime rüzgar misali esip geçti. Açıkta kalan tenime temas eden elini yavaşca hareket ettirmeye başladı. Eline doğru içli içli nefesler verdim. Göbeğimin çevresinde dolaşan sıcak parmak uçları her bir hücremi titretti. Yavaş ve tahrik edici dokunuşları tenimi yakıp kavurdu.
Yapmamalıydı bunu. Ona olan öfkem kendini bitirecek kadar fazlayken böyle yapmamalıydı. Kokusunu soluduğumda ne ara sakinleşmeye başlamıştım? Tenime dokunmamalıydı mesela, dokunuşları ne ara beni mahvedecek kadar etkiliyordu.
Sıcak dokunuşları göbek deliğimin çevresinde devam etti, sırtımı göğsüne daha da bastırdı. Bayılmama çok az kalmıştı. Son bir irade kırıntısıyla ağzımı kapattığı elini ısırdım benden uzaklaşması için. Kıpırdamadı bile. Hatta lanet olasıca adam acıya dair tepki bile vermedi. Onun yerine sırtımı göğsüne daha sert yasladı, başını boynuma iyice yerleştirip burnunu tam şah damarımın üzerine bastırdı. Yine içine derin bir nefes çekti. Neden inatla kokumu içine işlemesini istercesine soluyordu.
"Böyle yaparak senden uzak kalmış tenimin daha da alevlenmesini sağlıyorsun lâl gülü. Rahat dur" Boynuma doğru gelen karanlık fısıltısı kanımı fokurdattı. Pislik adam resmen onu ısırmamdan tahrik olduğunu ima ediyordu!
🌹🌹
Seçim kimisi için ödül, kimisi için ceza ama seçimi yapan kişi için ölümdür.
IŞIK YILI...