Bakışları öylesine değildi. Öyle zeki bir adamdı ki, kelimeleri seçmek yerine bana anlatmak istediği şeyi gözlerinle yapıyordu. Bakışları öylesine anlamlıydı ki. Uzun süre o yeşil gözlere baktığınızda onunla içten içe konuşuyormuş gibi hissederdiniz. Ben bunları düşünürken o elini belime doladı ve bana bakışlarını yakınlaştırdı. Yutkundu. Tüylerimi ürpertiyordu. Boğazındaki yumru bir aşağı bir yukarı hareket edip yine normal yerini aldığında bana yaklaştı. Kulağımın içine dudaklarını yerleştirdi ve nefesini vererek konuşmasına başlayacağına dair bir işaret gönderdi. Titremiştim. Birini nasıl tamamen etkisi altına alabileceğini çok iyi biliyordu ve bunun için ekstra bir çaba sarfetmiyordu. Görünüşünü kullanıyordu,piç. Nefesini kullanıyordu,o bir erkek için fazla pembemsi dudaklardan çıkacak olan her şeyi birine kendi isteği ile yaptırabileceğini biliyordu. Bunun farkındaydı. "Heaven. Oraya girdiğimizde acımayacaksın. Ona acımayacaksın. Duydun mu? Gözlerine bakıp yalvarmasını umursamayacaksın. Yoksa ne sen istediğini alabilirsin, ne de ben.Tamam mı kızım?"