Aşk iki yüzlüdür. Çoğu zaman insan doğasına aykırı.. Tanımasanda mutlu olacağın insanı yaşamını sürdürebiliyorsun. Ya da tanıdığında küçük bir tebessümle bile başına büyük belalar açabiliyorsun. Severkende gerektiğinde yalvarmak gerektiğinde beklemek ile geçiyor zamanın. Biliyoruz ki bir insana elimizi vermekle kalbimizi vermek aynı şey değil, öyle diyor Balzac. Ve büyük düşüncelerin yanında küçücük gerçekler yer alıyor. Acıdan, aşktan kimse ölmüyor mu? Oysa dünyadaki kadın soyunun asıl hastalık sebebi bu değil mi... Ya da en ürkütücü varlık erkekler. Hayır hayır en ürkütücü varlık 'hiçleştirilmiş erkektir.' Geride eğer sadece ihanet kokulu bir beden kaldıysa işte o zaman 'sevmek başkasının hayatını yaşamak' oluyor. Geleceğinde Ruhuna dokunacak olan bir adam, geçmişinde bedenini ihanete boyamış diğer bir adam. İntikam.. Hırs.. Öfke..Kin.. En önemlisi de minicik bir kafesin içerisinde öten bir aşk..Ve gereğinden fazla sevgi..