O gece o uçurumdan düştüğümde her şey bitmeliydi. Ama sen geldin. Beni kurtardın. Karanlığıma uzattığın ellerinle aydınlattın dünyamı. Şimdi de senin karanlığında boğuluyorum. Aramızdaki şey sonumuzu getirecek. Biliyorum. Hiçbir şey senden uzak kalmaya çalışmak kadar zor olmayacak, hayatta kalmaya çalışmak bile. Eğer öleceksem senin için feda edebilirim ruhumu. Kafamda ki şey nefes almamı zorlaştırıyordu. Etraftan gelen boğuk sesler içimde ki panik duygusunu daha da arttırıyordu. Son hatırladığım şey bir sokakta yürüdüğümdü. Gerisi karanlık. Neredeyim, kim bu insanlar ? Konuştukları dili anlamıyordum. Vücudumda ki her bir kemik sızlıyordu. Ne yaptılar bana? Nasıl kurtulacağım buradan derken iki güçlü el koluma yapıştı. Artık hissetmediğim ayaklarımın üstünde durmaya zorluyordu beni. Dizlerimin üzerine düştüm. Acımasızca sürüklüyordu beni. Boğazımdan çıkan boğuk iniltiler ve gözümden aktığını hissedemediğim yaşlar. Perişan haldeydim. Vücudum ellerin üzerinden ayrılmasıyla yere yığıldı. Kafamı taşa çarptım. Kafamda hissettiğim müthiş acı bilincimi zorluyordu. Daha ne kadar dayanabilirdim buna. Birisi kafama geçirilmiş bez parçasını çıkarırken saçımın bir kısmını da yolmuştu. Gene inledim. ellerimle tutunacak bir yer aradım ama ellerim bağlıydılar. Kör mü olmuştum? Hayır etraf zifiri karanlıktı. Önümde iki çift ayak görünce esen rüzgarla irkilerek kafamı kaldırdım. Yüzü maskeli iki karaltı. Etrafıma baktım dalga sesleri ve kayalık. Evet bir uçurum kenarındaydık. Olacakları tahmin etmek çok da zor olmasa gerek. Çığlık atmak koşmak kaçmak istiyordum, kaçıp yaşamaya geri dönebileceğim bir hayatım varmış gibi. Bir yanım atlamak istiyordu, her şey bitebilirdi. Araba kapısı sesiyle düşüncelerimden koptum.