...Yutkunmasını ve yutkununca daha da belirginleşen adem elmasına baktıktan sonra devam etmesini bekledim. "Sen," dedi ve dediklerini aklında toparlamaya çalışırcasına duraksadı. "Sen, sensin işte Lydia. Sen, kendinde ki bu mükemmelliğin farkında değilken ben sana nasıl seni anlatayım ki? Madem çok istiyorsun, sen benim için sabah sporu gibi bir şey değilsin, yani 1-2 aylık heves. Sen benim için tarih kitaplarısın, kahvemsin, sen bana esen en güzel rüzgar, gördüğüm en huzurlu yağmursun. Ben senin için sadece platonik çocuğum ama sen, Tanrı şahidim olsun ki sadece sol yanım değil, tüm benliğimsin." Kahverengilerini yüzüme dikti, her bir detayı incelemek istiyor gibiydi, aynı zamanda benimde gözlerim kusursuz yüzünün her bir noktasında geziyordu. Baş parmağımla benlerinin etrafında hayali daireler çizdim. Dudaklarımı benlerinin üzerinde gezdirdim. "Ve sende, çoktan her hücreme dolmuşsun."...