"Açelya'nın son üç yılının neredeyse her dakikasını üzerine düşünerek, terleyerek, ağlayarak, nefret ederek ve bayılarak harcadığı bir şey var - romanı. Tanıdığı bütün kızlar bu yılları yedi-sekiz kez aşık olup aşk acısını hatmederek geçirdi, o arada makyaj yapmayı ve birtakım kadınsı tavırları öğrenecek vakitleri oldu; Açelya ise tüm bu zaman boyunca dahi ikizi Barış, küçük kardeşleri hazırcevap Yasemin, en yakın arkadaşı ve genç hanımların daimi sevgilisi Can, politik ve feminist Deniz, ve tabii ki kaykaydan fazla düşmekten beyni pelteleşmiş Ege'nin deneyimlerini dinleyip bunları roman malzemesi haline getirdi. Üç yıl süren bir hamilelik gibi. Kitabı basılmadan bu eziyetli hamilelik devam edecek. Kitabı nasıl basılacak? On yedi yaşında bir kızı kim ciddiye alacak?"
"CAN. KAPA ÇENENİ. SANA GÜNDE EN AZ YİRMİ KEZ HAYATIMI NAKLETME DİYORUM."
"Yıllardır bastırdığı kızgınlık hangi formda dışavuracak? Kitabı bittiğine göre artık aşkı keşfedebilir mi? Yoksa kitap basılana kadar nineler gibi bir yandan örgü örüp bir yandan romanını ses kaydı formunda yazmaya devam etmeyi mi planlıyor?"
"CAN, ÖRGÜ VE SES KAYDI OLAYINI KİMSEYE SÖYLEMEYECEKTİN, DOMUZ HERİF."
"Açelya narin bir çiç-"
Açelya kahkahalara boğularak Can'ın kafasına bir yastık fırlattı, yastık Deniz ve Barış'ın satranç oyununun tam ortasına düşerek oyunu mahvetti, tam o sırada Yasemin koşa koşa içeri girdi ve mevzubahis yastığı fark etmeyerek yere kapaklandı, bir yandan Ege camı tıklatıp bağırarak bir şeyler demeye çalışıyordu.
Karmaşanın renkleriyle hayatını batırmadan rahat etmeyen, yerinde duramayan, huzursuz insanlar vardır. Açelya öyledir demiyorum, ancak bu insanlar düzenli olarak toplanıyor olsa, başkanları Açelya olurdu.