amar son günlerde diğer günlere nispeten deniz kıyısının yanına sık sık daha fazla uğramaya başlamıştı. oturduğu sürecede gözleri içinden bir türlü sıyrılamadığı derin düşüncelerden ötürü dalgalara dalrdı öylece . annesini hatırlardı yaptıkları yolculuğu...
sadya canın yaptıklarını, açlığını, yaşadıkları durumu ve babasını...
en çok da sadya canın yaptığı ihanetler aklına gelince yüzü kıpkırmızı olur, zaten açlıktan titreyen bedeni ateşlenmeye başlar daha fazla titremeye başlardı sonrasında ise yavaş yavaş çaresizliğine yenilir hıçkıra hıçıkra ağlamaya başlarken, dünyanın nasıl olup da bu kadar adaletsiz olabildiğine şaşardı çıkış yolu bulamayıncada zaten dünyanın en iyi başardığı iş bu olamlı diye sızlanır durur,
yerinden geri kalkıp giderken de kendini teselli etmek için sürekli aynı cümleyi tekrarlarken bulurdunuz; ya rab! şu dünyada adaletine inandığım tek şey;
"her kesin bir gün elbet öleceğidir."